Afganistan’da barış gerçekten imkânsız mı?
Taliban sözcüsü Süheyl Şahin, Amerikalılar gibi ağzının bir sağından bir solundan konuşmaya bayılıyor. Katar’da yapılan görüşmelere de katıldığı için bir sözcüden daha fazla rolü olduğu ve ABD kuvvetleri tamamen çekildikten sonra önemli görevlere getirileceği de anlaşılan Şahin, bir “Türk askerleri de Amerikalılar gibi geri çekilmelidir” diyor; bir “Taliban, Eşref Ghani’den sonra bir milli uzlaşma hükumeti kurulmasını istiyor” diyor. Belli ki Taliban, bu iki ifade arasındaki çelişkiyi görmüyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Pakistanlı mevkidaşı Şah Mahmud Kureyşi kısa bir süre önce Afganistan Dışişleri Bakanı Muhammed Hanif Atmar ile yaptıkları görüşmeden sonra, Taliban’a milli uzlaşı hükumeti için görüşmelerin, Türkiye ve Pakistan tarafından düzenlenebileceğini bildirdiler. Başka bir ifade ile, Eşref Ghani hükumeti, Afganistan’da ABD’nin yerle bir ettiği sosyal ve siyasal düzeni yeniden inşa etmek için Türkiye ve Pakistan’ın arabuluculuğunu kabul etti.
Türkiye ve Pakistan ister Taliban’ın İslamcı ölçüleriyle ister uluslararası camiada kabul gören adil ve dürüst arabulucu kriterleri ile bakılsın, Afganistan’da yeni uzlaşmanın mimarlarını bir araya getirebilecek yegâne ülkelerdir. Türkiye ve Pakistan, Afganistan’daki mezhep ve aşiret kavgalarında taraf tutmayan iki ülkedir. AB ve ABD gibi, zaten mevcut sorunun baş sorumlusu olan ülkelerin de itirazını önlemek için bu ikiliye, bir Avrupa ülkesi olarak mesela Macaristan’ın katılması da öneriliyor.
Taliban, Ankara’da yapılması önerilen çok taraflı görüşmelere katılmadı. Katar’daki görüşmelere de “neden bu tür görüşmelere katılmayacağını söylemek için” geldi; birkaç saat kaldıktan (ve sıkı bir Kapalıçarşı seansından) sonra ülkelerine döndüler.
Taliban, Eşref Ghani ile görüşmek zorundadır; Taliban, kendisinin bir El Kaide veya Daeş olmadığı iddiasında samimi ise bunun birinci testi, Eşref Ghani’nin yerini alacak kişinin seçimle belirlenmesini kabul etmelidir. Ancak Taliban sözcüsü Süheyl Şahin, Ghani’nin 2019’daki seçimine hile karıştırdığını öne sürerek, “Kendileri Kabil’e girmeden bu zatın Kabil’i terk etmesinin şart olduğunu” söylüyor.
Bu sözler ne bir uzlaşma niyeti içeriyor ne de ABD-sonrası dönemin, Afgan halkının, henüz Asya’da demokrasi kelimesi bilinmezken gerçekleştirdiği türden bir çağdaş demokrasi beklentisi. Korkulur ki, Taliban yine bildiğini okuyacak ve El Kaide tarzı bir işgal harekâtı yapacaktır.
Bush zamanından Obama yönetimine, şimdi de Biden’a miras kalmış olan Neoconlar, Taliban’ın Eylül sonrası yeni bir kanlı egemenlik kurması halinde üçüncü işgale elbette çok hevesli olurlar. Ama Biden, Trump sonrası ABD’yi yeniden inşa çalışmasına ara verip, yeni bir Afgan macerasına kalkışır mı? Biden’ın büyük koalisyonundaki sol ögeler, mesela Başkan Yardımcısı Kamala Harris böyle bir girişime destek verir mi?
Taliban kabul etmeli ki önündeki tek güvenli seçenek Türkiye ve Pakistan’ın yardımı ile kansız bir uzlaşı hükumetidir.