Afrika’da gönül fethi
Afrikalı olmayıp da Afrika’yı bu kadar ziyaret eden tek lider Recep Tayyip Erdoğan. Geçen yılın Ekim ayında Angola, Togo ve Nijerya’ya düzenlediği ziyaretlerden sonra, bugüne kadar önce Başbakan, sonra da Cumhurbaşkanı olarak 30 Afrika ülkesine 50 ziyaret gerçekleştirdiğini açıklamıştı. Bu yıl da, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Senegal ve Gine Bissau’yu kapsayan ikinci Afrika turunu düzenledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika ülkelerine düzenlediği her ziyaret söz konusu ülkelerde çok ses getiriyor. Afrika halkları Türkiye’yle sıkı bir gönül bağı kurmuş durumda. Ticari, kültürel ve insani ilişkiler geliştikçe Türkiye’nin kıtadaki faaliyet ve eserleri de artıyor. Örneğin Erdoğan’ın son ziyaret ettiği Afrika ülkesi Senegal’de Türk şirketleri, 50 bin kişilik Senegal Stadyumu da dahil olmak üzere 1.2 milyar dolarlık proje hayata geçirdi.
Türkiye’nin Afrika’daki varlığı her geçen gün güçleniyor. Ülkenin Afrika’ya yönelik yaklaşımı, 1998 yılında kabul edilen Afrika Eylem Planı ile ilk adımını attığı Afrika’ya Açılım Politikası ile büyük bir değişime uğradı. 2002 yılında AK Parti’nin iktidara gelmesiyle ise Türkiye Afrika’da son derece aktif bir politika yürütmeye başladı. Hükümet tarafından 2005 yılı “Afrika Yılı” ilan edildi. Afrika’ya Açılım Politikası, Türkiye’nin 2005 yılında Afrika Birliği’ne gözlemci üye olması ve 2008 yılında Birlik tarafından stratejik ortak olarak ilan edilmesiyle ivme kazandı.
Ülkemizin Afrika kıtasındaki etkisinin zamanla ne kadar arttığı rakamlara da yansıyor. 2002 yılından günümüze, Türkiye’nin kıtadaki büyükelçilik sayısı 12’den 43’e yükseldi. Ülkenin Afrika ile olan ticaret hacmi ise 2003’te 5,4 milyar dolar seviyelerindeyken, 2020’ye gelindiğinde bu rakam 25,3 milyar dolara ulaştı. Türkiye, 2026 yılına kadar kıta ile olan dış ticaretini ikiye katlamayı planlıyor. Afrika kıtası ile gelişen ekonomik ortaklıkta Türk Hava Yolları’nın kıtadaki 40 ülkede 61 noktaya uçuş sağlaması da büyük rol oynuyor.
Türkiye’nin Afrika ülkeleri ile kurduğu ticari ilişkilerde “kazan-kazan” yaklaşımına sahip olması, Fransa gibi Batı ülkelerinin aksine sömürgeci bir geçmişinin olmayışı, Afrika’daki birçok ülkeyle tarihi, kültürel ve dini anlamdaki sıkı bağları, ona kıtada artı puan kazandırıyor. Bütün bunların da ötesinde, Türkiye’nin, TİKA, Kızılay ve AFAD gibi kurumlarıyla Afrika’ya sağladığı insani yardım ve kalkınma yardımı, Afrikalı öğrencilere Türkiye’de tanınan eğitim bursu imkanı, ülkeyi kıtada vazgeçilmez bir aktör haline getiriyor.
Son zamanlarda, Afrika politikasındaki en büyük değişiklik, Türkiye’nin kıtadaki ülkelerle savunma alanındaki iş birliğini de arttırması oldu. Bu durum, Türkiye’nin Afrika’da yürüttüğü yumuşak gücü, sahip olduğu sert güçle birleştirmesi olarak yorumlanıyor. Türkiye’nin sınırları dışındaki en büyük askeri üssü Somali’de yer alıyor. Ayrıca, Afrika ülkelerinde, Dağlık Karabağ, Libya, Suriye gibi farklı bölgelerde etkili kullanımlarından sonra Türk SİHA’larına olan ilgi son derece arttı. Örneğin Etiyopya’da isyancı güçlere karşı kullanılan Türk SİHA’ları iç savaşın seyrini değiştirmeyi başardı.
Kısaca, 2000’li yılların başından bu yana Türkiye Afrika kıtasında çok yol kat etti. Bugün Fransız basınında Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan “Afrika fatihi” olarak bahsediliyor. Ve Erdoğan gönülleri fethetmeye hızla devam ediyor…