Alman Bakan’ın Akşener ile ne işi var?
Avrupa’da milyonlarca seçmen var; ama AK Parti’nin propaganda yapması yasak! AK Parti’nin yapması yasak; ama HDP’nin ve CHP’nin propaganda yapması serbest… PKK’ya çadır kurmak için alanlar tahsis ediliyor, salonların parasını Alman devleti ödüyor. PKK’nın, CHP’nin ve Fetullahçılar’ın her toplantısının tanıtım, ulaşım, kumanya ve davet edilen sanatçı ödemelerini Almanya karşılıyor; ama AK Partili bir milletvekili seçmenlerle buluşmak istese yasaklanıyor.
AK Partili siyasetçilerin Almanya’ya gidip görüşmesi yasak; ama Almanya’dan gelen bakanların Akşener’le görüşmesi serbest. Serbest olsun tabii buna diyecek lafımız yok; hatta bilakis dünyada kim siyaset yapmak istiyorsa, gelsin Ankara’dan yapsın siyasetini; biz bunu destekleriz. Osmanlı’nın bakiyesi olan Türkiye, Avrupa’yı da Asya’yı da adil yönetecek tecrübeye sahip bir devlettir. Herkes Ankara’ya gelsin; ne güzel…
16 Nisan’da bir gecede Türkçe’yi söken bu Avrupalılar, bu sefer hangi panikle geliyorlar Akşener’e ve gelince ne diyorlar?..
Bir asır önce mağlup edilip dizlerimizin üzerine düşmüştük. O gün, fırsat bu fırsat bürokrasi, hükümet sistemi ve kanunlarla biz yerdeyken elimize, ayağımıza kelepçeler takmışlardı. Uzun yıllardır bu zincirleri kırıp ayağa kalkmak için mücadele ediyorduk; hamd olsun son 15 yılda doğrulmayı başardık. Şimdi ayaktayız; ama 24 Haziran’dan sonra harekete geçiyoruz. İşte bundan korkuyorlar, işte bu yüzden paniklediler. Bu yüzden panik halinde kulislerin arka kapılarında dolaşıyorlar.
Bir asır önce aramıza fay hatları açıp gitmişlerdi. Ayrılıklarımız vardı ve bir şey yaptırmak istediklerinde bu ayrıklarımıza suni sancılar verip, bizi yere düşürüyorlardı. Alevi-Sünni fay hattı, Kürt-Türk fay hattı gibi onlarca suni sancı verilecek çatlakları vardı bunların. Şimdi hiçbiri kalmadı hamdolsun. Ne yaparlarsa yapsınlar oralardan canımızı yakamıyorlar. Bu, işte senin boynuna bağlanmış zincirin kırılması demek. Bu, işte senin kontrolden çıkman demek. Bu, işte senin hürriyetine kavuşman demek… Gavur, seni elinden kaçırmak ister mi hiç?..
Akşener’in yanına gelişlerinin ana fikri bu işte… Hiç utanmadan, kendilerini efendi zannettikleri için; Akşener’e, “Biz Kürtler’i seninle PKK arasında paylaştırdık. Bir miktarı size, bir miktarı PKK’ya oy verecek” dediler. Türkiye’de artık Kürt oyu, Türk oyu, Alevi oyu, Sünni oyu diye bir oy yok; bunu bilmiyorlar. Bu bölünme onların çok eski parseliydi. AK Parti bu parselleri yerle bir etti…
Türkiye’de artık; hür olmak, Batı’ya kafa tutmak, rekabet etmek, kendi servetini sömürgecilere kaptırmamak, kendi kendini yönetip kalkınmak isteyen yerli milli oylar var. Bu değişimin ve dönüşümün karşısında kimse duramaz artık. Bu dönüşümün karşısında duramayacakları gibi, bunun başka ülkelere de yayılmasının karşısında duramayacaklar. Dünya değişiyor, fırsat bu fırsat koşmaya başladık; bir kere daha dizlerimizin üzerine düşersek bizden sonraki çocuklarımız bir asır daha zincirleri kırmak için kavga etmek zorunda kalır. Kendi adıma söylüyorum; ben oğluma ev, arsa miras bırakmak istemiyorum.
Hür ve şerefli bir devlet mirası bırakmak istiyorum. Benim oğluma zincir vurulduktan sonra, Boğaz kenarında okuduğu üniversitede ağzını yamulta yamulta İngilizce konuşsa ne yazar, konuşmasa ne yazar?.. Evlada devlet miras bırakılır…