Alman siyasetçiden dikkat çeken seçim analizi: Kılıçdaroğlu güvenlik sorunu

Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşıyor, pek çok siyasetçi ve uzman da seçim gündemini yakından takip ediyor. Onlardan biri de alman siyasetçi ve yazar “Kristof hörstel” Hörstel” 24’e konuştu. Seçim sürecini değerlendirdi. Hörstel, dünyanın kritik bir süreçten geçtiği bu dönemde Başkan Erdoğan’ın liderliğe devam etmesinin önemine vurgu yaptı.

İnsanlarla bir araya geldiği, buluştuğu pek çok kişisel hikaye kulağıma geldi. Bir gün ameliyata giderken bir arkadaşından bir uyarı geldiğini, bu operasyona girmemesinin tavsiye edildiğini biliyoruz ve bu belki de onun hayatını kurtardı. Bu tür liderlerde böyle hikayeler vardır

Alman siyasetçi ve yazar Chrıstoph Hörstel 24’e konuştu. Orta Doğu uzmanı olan Hörstel, Türkiye’de yaklaşan seçimleri değerlendirdi. Hörstel seçim sonuçlarının dünyanın gidişatını etkileyeceğini söyledi.

2023’te pek çok ülkede seçimler olacak. Ancak Türkiye seçimleri, coğrafyanın ve Avrupa’nın çok, çok ötesinde oldukça önemli.

Hörstel, Türkiye’nin Erdoğan’ın liderliğinde büyük bir atılım yaptığını vurguladı. Bölgesel güçten çok küresel bir güç olma yoluna girdiğini belirtti.

Erdoğan çok güçlü bir lider, Türkiye Erdoğan gibi bir lidere sahip olduğu için mutlu olmalı. Onun iktidarında Türkiye çok büyük bir gelişme yaşadı. Türkiye’nin son 20 yılına baktığınızda Türkiye daha özgür, daha bağımsız, daha egemen daha güçlü oldu.

Orta Doğu uzmanı Hörstel, Türkiye’nin ABD ve Rusya gibi iki blok arasında kaldığını hatırlattı. Coğrafi konumunun özelliğine vurgu yaptı.

Sadece bölgesel bir güç olarak yükselmedi. ABD ve Rusya’nın partneri olmaya başardı. Bu iki ülke arasında güç olarak yükselmek kolay değil.

Hörstel Erdoğan’ın kendisine has güçlü bir liderliği olduğunu söyledi. ABD’den bağımsız bir politika uyguladığını ve kendi çizgisini korumayı başardığını vurguladı. Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin önemine vurgu yaptı.

Sistemi çökmek üzere olan Washington, Rusya’yla ve belki de gelecekte Çin’le savaşmaya giderken Türkiye için Washington’ın derin devlet tarafından biçilen politikalarından uzak durması çok önemli. Bu bir güvenlik, bir refah, barışı ve ekonomiyi muhafaza etme sorunu. Ve bence Cumhurbaşkanı Erdoğan tüm bunlar arasında güçlü bir ele sahip ve devamlı olarak ve inançlı bir şekilde kendi yolunu takip ediyor.

Hörstel, 2016’daki darbe girişimine atıfta bulundu. Arkasında ABD yönetiminin parmağı olabileceğini söyledi. Washington’ın PKK’yı terör örgütü olarak tanıdığı halde, PKK’nın Suriye uzantısı olan YPG’yi silahlandırdığını vurguladı.

Washington’ın PKK’ya ve PKK’nın Suriye’deki arkadaşlarına yönelik tutumunu, tüm bu hikayeleri biliyoruz. Ve Başkan Erdoğan’ın bunları atlattığını ve ülkesini ölümcül sonuçlardan pek çok defa nasıl kurtardığını biliyoruz. ‘Başkan Erdoğan’ın batı ülkelerinin ve ayrıca ne yazık ki Almanya ve Avrupa’nın delice ve yalancı eleştirilerine rağmen demokrasiyi nasıl ayakta tuttuğunu biliyoruz.

Cumhurbaşkanlığı yarışında Erdoğan’ın ana rakibi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. PKK iltisaklı HDP tarafından destekleniyor. Hörstel, Kılıçdaroğlu seçildiği takdirde ülkede güvenlik sorunlarının yaşanabileceğine vurgu yaptı.

Suriye sınırında çok büyük bir sorun olduğunu biliyoruz. Olur da Türkiye zayıflarsa Türklere yönelik bir güvenlik sorunu baş gösterebilir. Ve buna karşı uyarıyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin iyi yoluna devam etmek için gerekli cesarete, zekaya ve liderliğe sahip olduğunu kanıtladı. Ve bu beni muhalefet kazanırsa Türkiye’nin zayıflayabileceğini söylemeye itiyor.

Hörstel bir alman ve Avrupa vatandaşı. Seçim sonuçları Avrupa’nın güvenliği için de kritik bir önem taşıyor. Hörstel Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında, Erdoğan’ın tarafında olduğunu açıkladı.

Şu sözlerle kendisini ifade etti:

Kendi bakış açımdan Başkan Erdoğan’ın kazanmasını biraz daha tercih edebileceğimi söyleyebilirim. Ve bence bu Avrupa için alınması, öğrenilmesi ve takip edilmesi iyi bir ders olacaktır. Avrupa tarafından geçmişte Türkiye’ye karşı yapılan şeylere son olarak İsveç’in bu üyelik mevzusunda Kur-an’ların yakılması gibi olaylara bakacak olursak uluslararası ilişkilerdeki insanların dinlerine, ırklarına yönelik bakış açımızı genişletmemizin ve çılgınca oyunlar oynamamamızın gerekli olduğunu söyleyebilirim.