Altılı Masa’nın tepesindeki Dronların modeli; itaat et, rahat et…
Ocak ayının enflasyonunun açıklanmasıyla birlikte iktidarın ekonomi politikası yeniden tartışmaya açıldı.
Muhalefet enflasyonun, yani hayat pahalılığı artış hızının yüzde 58’e düşmesinden rahatsız.
Oysa oran çok yüksek hâlâ. Tabii yüzde 90’lardan inmeye başladığı dikkate alındığında seçime kadar yüzde 30’a kadar ineceği öngörülünce uykuları kaçırıyor.
Sık sık referans aldıkları isimlerin başında ABD’li ekonomist Daron Acemoğlu ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP için milyonlarca dolara istihdam ettiği Jeremy Rifkin.
Her iki isim de sadece Kemal Kılıçdaroğlu değil, Altılı Masa’nın tüm bileşenleri; özellikle de Ali Babacan tarafından “Ekonomi Mehdisi” kabul ediliyor.
Hep birlikte aynı nakaratı çalıyorlar:
“Türkiye ekonomisi, maliyesi ve Merkez Bankası çok kötü yönetilmekte. Aşırı borçlanma var, Merkez Bankası ekside ve Türkiye ‘bilim dışı’ faiz politikaları uygulayarak ülkemizi felakete sürüklüyor.”
Uzun ekonomi tartışmalarına girmek niyetinde değilim ama sormaktan da kendimi alamıyorum:
Türk ekonomisine “ilaç” olacağı söylenen ve Altılı Masa’nın tepesinden model dağıtan DRONLARIN; Daron Acemoğlu ve Jeremy Rifkin’in kendi ekonomilerine neden ilaç olamadıklarını merak ediyorum.
Üstelik dünyaya hükmeden, kendi para sistemini tüm yerküreye dayatan, sıkıştıkça milletine para basıp dağıtan, para bastığı için bizim gibi enflasyon sıkıntısı yaşamayan, parası dolara endeksli değil, doların kendisi olan bir ülkeden söz ediyoruz.
Ama buna rağmen dikiş tutmayan bir ekonomi var ABD’de.
Wall Street Silver adlı bir sosyal medya fenomeni önceki hafta Twitter’daki hesabından Amerikan ekonomisine ilişkin çok çarpıcı bir paylaşımda bulundu:
“ABD, 2022’de 31 Trilyon dolarlık borç için 853 milyar dolar faiz ödedi. Bu para 2023’teki savunma bütçesinden fazla. FED faiz oranlarını artırırsa borç için ödenen faiz 1,5 trilyon dolara yükselecek. ABD hükümeti yaklaşık 4,9 trilyon dolar vergi topluyor.”
Elon Musk hemen Well Street Silver’ın bu paylaşımının altına bir yorum ekleyerek bir hatırlatmada bulunmuş:
“Borcun faizi toplanan tüm vergilerin dörtte biri.”
Doğru, 4,9 trilyon dolar vergi miktarını yıllık 853 milyar dolara böldüğünüzde dörtte birlik oran çıkıyor. Borcun faizi bile devletin kasasına giren toplam vergi gelirinin dörtte birini alıp götürüyor. Daron’ların, Jeremy’lerin örnek ekonomisi!
Tek kelimeyle korkunç.
Dahası var. ABD’de kişi başına borç 94 bin dolar. Ülkenin toplam devlet borcu ise 21 trilyon dolar.
Geçen 7 Ocak’ta Temsilciler Meclisi’nin 55. Başkanlığına seçilen Cumhuriyetçi Kevin McCarthy ABD’nin borçları hakkında konuşurken “Temerrüde düşmeyeceğiz” diyerek garanti verme ihtiyacı hissetti. Bu arada “Temerrüde Düşmek” tabirinin “Borçlarını zamanında ödeyememe durumu” olduğunu belirtelim, tam olsun.
Şimdi birçok kişinin “Sen Türkiye’ye bak, bizim borçlarımız ne kadar biliyor musun?” dediklerini işitir gibi oluyorum.
Oysa soru yanlış.
Dolar basma ve dünyaya hükmetme gibi lüksleri bulunmasına rağmen var mı bir formülleri?
Sözün özü şu:
AK Parti iktidarının ekonomi politikalarını eleştirebilirsiniz. Ama bugün izledikleri çok doğru millî ekonomi modelini uygulamakta geç kaldıkları için. Erdoğan’ın büyük hatalarından biri olan Ali Babacan’ın bakanlığı döneminde ülke ekonomisinin nasıl sıcak paraya endeksli, ithalata dayalı kırılgan bir hale getirildiğini, Türkiye’nin üretimi ve ihracatı sıfırlayan bir açık pazar haline dönüştürüldüğünü hep birlikte yaşadık.
Şimdi aynı Ali Babacan, geçmişte tasallutundan kurtulan TCDD gibi kamu kuruluşlarının özelleştirileceğini Altılı Masa Mutabakat Metni’ne sokmuş.
O neyse, asıl Savunma Sanayimizin gözbebeği Aselsan, Havelsan, Roketsan, TAİ, TEİ gibi millî şirketlerimizi özelleştirip, küresel şirketlere satacaklarını yazmışlar utanmadan. Batı bizim ne ürettiğimizi değil, İHA’ları, SİHA’ları, Kızıl Elma’ları, Akıncı’ları, Hürjet’leri vb. olağanüstü savunma sanayii ürünlerimizi nasıl ürettiğimizi merak ediyor. Millî Savunma Sanayii şirketlerinin küresel şirketlere satılacak, özelleştirilecek olması vaadi İHANETİN daniskasıdır.
Merak ettiğim bir husus daha var.
Sayın Kılıçdaroğlu CHP’nin sosyal demokrat parti olduğunu söylüyor.
Peki, neden Jeremy Rifkin ile Daron Acemoğlu gibi fos ve liberal ekonominin posası olan isimlerle yola çıkmak yerine Thomas Piketty gibi Fransız çağdaş bir sosyalist ekonomisti tercih etmiyor?
Acemoğlu, Rifkin’in bize “Ekonomi Bilimi” diye kakaladığı hikâye, 2008’de başlayan ve bir türlü sona ermeyen ekonomik krizin nedenlerini açıklayamıyor ve bunalımdan çıkış için çözüm üretemiyor. Thomas Piketty’nin, 21. Yüzyıl’da Kapital adlı yapıtında çok ilginç sözleri var:
-Servetin belli ellerde toplanması, gelir adaletsizliğinin daha da artması sonucunu doğurur.
-Paradan para kazanma devam ettikçe; sermaye sahipleri büyümeye oranla daha fazla faiz aldıkça, gelir dağılımı daha da şiddetle bozulacaktır.
Peki Altılı Masa için bu öneriler uygun mu?
Değil, çünkü onları paradan para kazananlar destekliyor. Yani bankalar, holdingler ve zincir marketler. Onlar küresel sisteme teslim olup itaat etmeyi ve bu yolla rahat etmeyi hedefliyorlar.
Piketty’nin önerisi şu:
“Köklü ve yüksek oranlı vergilendirme, gelire göre artan oranlı vergilendirme yoluna gitme. Ödeme gücü düşük kesimlerin de vergilerini düşürme.”
Bunu yapacak olan var mı?
Yazımızı New Deal, yani Yeni Düzen olarak adlandırılan ekonomik modeliyle Amerika’yı 1929 büyük krizinden çıkarmayı başaran efsanevi başkanlardan Franklin Delano Roosevelt’in bir sözüyle bitirelim:
“Gelişmemizi sağlayan şey servet sahiplerinin refahını artırmak değil, yokluk içindeki insanlara da yetecek refahı sağlamaktır.”