Amerikan seçimleri ve yeni pozisyonlar
Şimdiden sanırım devletlerin birçoğu, bu sonuca göre analizler yapmakta.
Buna tabi ki Amerika’daki son olayların siyasi yansımaları ve Amerika içindeki sistem krizinin nasıl şekilleneceği sebep oldu.
ABD’deki sokak olaylarını tek taraflı yorumlamama kanaati, giderek daha kesin yer bulmakta! O sebepten dolayı dünyanın geleceğini konuşurken, Amerikan seçimlerinin sonuçlarına göre bazı hareketliliklerin olduğunu da göz ardı etmememiz lazım.
Elbette kesin seçim sonuçları “Trump mı, Biden mı kazanacak” sorusuna şimdiden yanıt vermek, hele şimdiki değişken zeminde mümkün değil.
Lakin varsayımlar üzerinden analiz çeşitlilikleri şart olduğu nettir. ABD – Çin arasındaki “ticaret savaşı” ismi verilen durumun değişeceği takdirde, bunun dünya siyasetine yansıması belirlenecek. Mesela Avrupa Birliği çerçevesi içinde, Fransa kendine farklı ve yeni rol kapmaya çalışacak. Belki de tüm hesaplar bu sonuçlara göre belirlenecek.
Amerika – Çin gerilimi biterse, bu Fransa açısından kazanım olarak yorumlanacak. Fransa’nın varlığının tamamının Afrika’daki durumuna bağlı olduğunu, sanırım hepimiz anlamışız. Ayrıca Çin’le arasının kötü olmaması için de, Amerikan seçimlerinin kazananının kimliği önem arz etmekte. Dolayısı ile Almanya’nın arka plana, Fransa’nın ön plana geçişi için de, Amerikan seçimlerini dört gözle beklemekte.
Rusya açısından olaya bakarsak, kökten yeni sürecin başlangıcı anlamını taşıyan bir etkiden bahsediyoruz.
Amerikan seçimlerinin sonuçlarına bu kadar odaklanmış Rusya için de, yeni süreç ve sorunların kapıya dayanma ihtimalinden söz edebiliriz.
Çin konunun esas merkezi! Ve bu esas merkezin Amerika ile ilişkileri, dünyanın tamamını etkileyecek cinsten.
Evet, Amerika’daki siyasi sistem krizini tavana kaldırma gayreti, biraz da iç siyasette kazananın kim olacağı açısından önemliydi. Özellikle bu olayların, heykellerin indirilmesi üzerinden Avrupa’ya da yansıması, ileride nasıl devletler modeli devreye sokulmak istendiğinin siluetini bize çizmekte.
Önceleri sadece belli ülkelere ideolojik içerik zemininde, içi boşaltılmış siyasi fikirlere göre ortam oluşturma gayreti söz konusu idiyse, şimdiki aşamada biz bunun daha küresel ölçeğe taşındığına şahitlik etmekteyiz. Yani kavga, sadece devletlerarası kavga değil! Devletleri kavga içine sürükleyen aklı, Amerikan seçimleri üzerinden de orada siyasi krizin çıkartılması üzerinden de okumamız gerekecektir. Bir kaç gün önce, ilhamını Amerikalı siyaset bilimci Samuel Huntington’dan almış ve kendini biraz da onun devamcısı gibi gören Francis Fukuyama’nın makalesi ilgi çekici oldu. Hatta bu makalenin yazılması, zamanlaması ve her şeyin sorumlusu gibi Trump’ı hedef göstermesi bile, bize güçler arası savaşın içeriği hakkında bilgi vermekte. Dolayısı ile “kesin şu mu, bu mu kazanır” demeksizin, devletlerin her duruma göre hesap kitap yapması gereken sürecin merkezindeyiz!