Anlaşılan Suriye işi hızlanacak
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkmenistan’da düzenlenen Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan Zirvesi dönüşünde uçakta sorularımızı yanıtlarken, “Biz Suriye-Türkiye-Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz. Sayın Putin’e teklif ettim; o da buna olumlu baktı” dedi. Erdoğan’ın açıklamasına göre, önce istihbarat örgütleri, ardından savunma ve dışişleri bakanları görüşecekler ve kendi ifadesi ile “Bir dizi görüşmeler zinciri” başlatılacak, muhtemelen bu zincirin son halkası bir liderler zirvesi olacaktı.
Türkiye ile Suriye siyasetçileri arasında doğrudan görüşmeler kesileli 12 yıl oldu. Bu süre içinde, 2017 Astana Zirvesi yapıldı ve Rusya’nın Suriye’yi temsil ettiği bu süreçte, Esad Rejimi, Arap Baharı’ndan sonra ülkede bozulan siyasal istikrarın yeniden tesisi için söz verdi. Arap Baharı, ABD ve bazı diğer batı ülkelerinin eliyle girebildiği her ülkede halkın meşru ve haklı taleplerini istismar etmiş; hükumetleri devirmiş, sosyal ve siyasal depremlere sebep olmuş, ülkeleri alt üst etmişti. Ancak bu depremler hiçbir ülkede Suriye’deki gibi, 2011’den beri yarım milyon insanın can verdiği, 11 milyon insanın ülkenin içinde ve dışında mülteci durumuna düştüğü bir iç savaşa kadar gitmemişti.
Bu tablonun ortaya çıkmasında, elbette baba-oğul Esadların ülkedeki diktatörlüklerinin kanlı birikimi de rol oynadı. Nitekim, aynı kanlı birikim, Rusya ve İran gibi, Esad rejiminin müttefiki ülkelerin arabuluculuğuna ve aktif yardımına rağmen, Astana Süreci’nin de başarısız olmasında en önemli rol oynadı. Çünkü Baas Rejimi biliyor ki, bir uzlaşma süreci ve onun sonunda ulaşılacak demokratik reformlar, adil ve serbest seçimler bu diktatörlüğün, Esad ailesinin kanlı diktasının sonunu getirecektir.
Nitekim, Esad Rejimi bu reformları yapmamak için ülkenin DAEŞ ve PKK tarafından işgal edilmesi, ABD’nin silahlı kuvvetleri eliyle ülkede neredeyse bağımsızlık ilan eden özerk yönetimler kurulmasına bile razı oldu.
Esad rejiminin bunun yaparken sığındığı en büyük yalan, Türkiye’nin Osmanlı’nın Misak-i milli ile kendisine miras bırakılan toprakları işgal edip, bir daha çıkmaması ve sonunda ilhak etmesi fantezisiydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı görüşmeler zincirinin ilk iki halkası gerçekleşti. İstihbarat örgütleri ve savunma bakanları zirvesi, açıklamanın üzerinden iki hafta geçmeden Moskova’da yapıldı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yılın son günü yaptığı telefon görüşmesinde, dışişleri bakanları zirvesinin iki hafta içinde yapılabileceğini bildirdi. İstihbarat şeflerinin ve savunma bakanlarının görüşmeleri bir ölçüde teknik meselelere ilişkin olmakla birlikte dışişleri bakanlarının görüşmesi ile Türkiye-Suriye ilişkileri siyasal düzeye ulaşmış olacaktır. Bu görüşmede, artık üç devlet başkanının bir araya gelip gelemeyecekleri belli olacak demektir.
Teknik düzeyde bile olsa, Savunma Bakanı Hulusi Akar, Suriyeli bakana Türkiye’nin Suriye’nin topraklarında gözü olmadığı gibi, tersine bu ülkenin toprak bütünlüğü ve mesela ABD eliyle ülkenin ikiye-üçe bölünmesini önleyecek en büyük amilin Türkiye olacağı garantisini verdi.
Görünen o ki, Suriye tarafı da Türkiye’nin Suriye topraklarında gözü olmadığını anlamış, dolayısıyla barış ve istikrarın sağlanması için diplomatik adımların hızlandırılmasını istemektedir. Bu adım ne kadar çabuk atılırsa Türkiye’nin güvenlik kazanımları o kadar çabuk gerçekleşecektir.
Yeni yıl bölgeye büyük bir müjdeyle geliyor.