APOLET

Okuduğunuz Yazı
APOLET

İçerik

Cumhurbaşkanı adaylarının millet önünde verdiği sınav hepimizin gündeminde.
Ancak Muharrem İnce’ nin seçim vaati değil de adeta intikam yemini edercesine sarf ettiği “apolet” sözleri tüm tartışmaların önüne geçti.

Özensiz, kaba, samimiyetten uzak bir üslupla bir CHP klasiği daha meydanlara sürülmüş durumda.
Yakıp, yıkıp, parçalamakla sınırlı vaat dağarcığında milletin gönlüne yalandan da olsa hoş gelecek bir çift söze bile yer yok.

Her konuşmasında değerlerimize hakareti siyaset zannedip ha bire basıyor sinir uçlarımıza.
Çünkü böyle görmüş.
CHP’ nin statüko koridorlarında türlü ayak oyunlarıyla yapılan mücadeleyi siyaset zannettiği için millete de bu tecrübenin rehberliğinde sesleniyor.

CHP Genel Başkanlık yarışını kazanamamanın verdiği öfke ve hırs tüm konuşmalarına yansımış.
Bir cebine FETÖ söylemlerini, diğer cebine PKK güzellemelerini doldurarak milletin kırmızı çizgilerine inadına inadına yükleniyor.
Muharrem bisiklette…
Muharrem traktörde…
Muharrem podyumdan vatandaş atıyor…
Muharrem serisinin her mitingte yeni bir sayfa açmasına itirazımız yok.

Ama öğretmen geçmişine hiç yakışmayan bir kabalıkla ve hakaret diliyle Metin Paşaya sarf ettiği : “Onun apoletlerini sökeceğim” sözü kurşundan da ağır geldi bize.
Kimsin sen, hangi hakla, hangi hadle ve hangi vicdanla bu sözü sarf edebilirsin.
Ağzından çıkanı kulağının duymadığı belli, ama böylesine bir hakareti sadece paşamıza değil tüm millete yaptığının farkında olmayacak kadar da aymaz.

15 Temmuzun, Fırat Kalkanının, Zeytin Dalının şehit ve gazilerine edilmiş küfürdür bu.
Darbeyle, terörle, kaosla diz çöktürülemeyen, FETÖ’ ye PKK’ ya geçit vermeyen milletten intikam almaktır.
FETÖ dilidir, PKK üslubudur, yakışıksızdır…

Apolet sökmek ne demek haberin var mı senin?
Yüz kızartıcı, gayrı ahlaki suç işleyen, vatan hainliği yapanların sökülür apoletleri Muharrem İnce.
Tıpkı 15 Temmuz’da vatana millete ihanet eden 151 FETÖ’ cü genarale yapıldığı gibi.

Metin Temel Paşaya, daha doğrusu millete hakaret edip, FETÖ’ cü teröristlere tek laf etmeyen bu zihniyete söylenecek çok söz var.
Seçim bildirgesinde ne FETÖ’ ye ne de PKK’ ya tek laf etmeyen, edemeyen bir parti anlayışının milletin kahraman evladına dil uzatması kabul edilemez.
Hesabını sorar millet.

Aslında FETÖ nün söylemek istediklerine, PKK nın gönlünden geçenlere tercümanlık etmektir.
FETÖ’ nün PKK’ nın söylemlerine önünü ilikleyip tek laf edemeyen bir partinin, kahraman komutanın apoletlerine uzanan elleri kırılır millet tarafından.
Şimdi böylesine sorumsuz ve milli hassasiyetleri asgari sınırda bile olmayan bir zihniyete devlet teslim edilebilir mi?

24 Haziran öncesi, kişiler değişse de CHP zihniyetinin değişmediğini ve değişmeyeceğini göstermesi bakımından önemli.
Millete tepeden bakanların, milletin değerlerine saygı göstermeyenlerin, vesayet rejimine özlem duyanların gerçek yüzüdür.
Tipik CHP dir yani.
Dün ne ise bu gün de odur.

Onlar için asker, millete engel olup, darbelerle, muhtıralarla önünü kesen, seçilmişlere hakaret edip, vesayet tepsisinde iktidarı CHP’ ye sunan bir aparattır.
1997 yılında, demokrasiyi, milletin iradesini tanklarla ezen Genelkurmay 2.Başkanı Çevik Bir paşa, CHP’ nin bu gün bile gözleri nemlenerek yad ettiği bir askerdir.
Utanmadan, sıkılmadan devlet terbiyesini ayaklar altına alıp 28 Şubat’ ta“ Demokrasiye balans ayarı yaptık” diyebilecek kadar şuur kaybı yaşamasına en ufak eleştiri getirmez CHP.

Bu açıklamanın ABD’ de yapılması da ayrı bir tartışma konusu ve bu güne ışık tutuyor!
İşte bu yüzden sevmezler Metin Paşayı. Hatta nefret ederler.
Çünkü demokrasiye ve seçilmişe saygılı, millete hürmetkar, devlet düşmanı teröristlere aman vermeyen bir komutan olduğu için.

Merhum Başbakan Erbakan’ın “Orduyla uyum içindeyiz” nezaketine “RP ile mutabık değiliz” diyebilen atanmış paşaların hadsizliğidir özledikleri.
28 Şubat’ta Erzurum Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Osman Özbek’in görevdeyken, sırtında üniforması, sivil vatandaşların katıldığı bir toplantıda Başbakan Erbakan’a galiz küfür edip,” Başbakan değil, istersen bilmem ne bakanı ol” deme terbiyesizliğine açık açık destek vermekten utanmazlar hiç.
Üstelik bu suçu cezasız kalan paşa ilk YAŞ toplantısında Tüm Generalliğe terfi ettirilecektir.

O gün CHP Genel Başkanı olan Deniz Baykal ise bırakın bu terbiyesizliği kınamayı, aksine :” Hükümet kaldıkça sürekli olarak kriz meydana geliyor. Hükümet kaldığı sürece kriz de sürecek” diyecek kadar devlet adamlığı duruşundan uzaklaştığını not etmiştir tarih.
Tipik CHP tavrı dediğimiz bu işte.

Hastalıklı siyasi miras, genel başkanından, milletvekiline, seçim bildirgesinden Cumhurbaşkanı adayına kadar tüm partiyi etkisi altına alıp, milletle aralarına hakaret ve küfür çukurları kazıyor.
2007 de 15 metrelik “Ordu göreve” pankartının gölgesi altında “AKP yıkılacak” sloganları atmayı demokratlık zannedenlere, Metin Paşanın seçilmiş Cumhurbaşkanına saygısı ağır gelir, hazmedemezler.
2013 yılında General Sisi’ nin darbeyle yönetime el koymasını alkışlayıp, :” Mısır’daki gelişmeler çok önemli demokrasinin sadece sandıkla olmadığının bir göstergesi. Tüm siyaset kurumları ders çıkarmalı” diyen eski CHP Genel Başkan yardımcısı Umut Oran da bu hastalıklı siyasi mirasın önde gelen varislerinden.

“Demokrasi sadece sandıkla olmaz. Millet CHP’ yi iktidar yapmıyor, bu yüzden Türk askeri de Sisi’ nin yaptığı gibi darbeyle hükümeti devirmelidir” diyemediği için ince bir gönderme yapmış aklınca!
Hep böyleydi CHP.
Bu gün de, dün de, dünden önce de.

1960 darbesine dayanır bu apolet hikayesi.
Hastalıklı siyasi mirası, millete ve demokrasiye düşmanlığı hep diri tutma gayreti.
O zaman da Metin Paşa gibi devlet terbiyesiyle hareket eden, seçilmiş hükümete saygılı demokrasi aşığı paşalar vardı.

Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’ du bu kahraman.
Hem de 1960 darbesinin ayak seslerini duyunca, Ankara’ya takviye kuvvet isteyip önlem almaya çalışacak kadar demokrattı.
27 Mayıs’tan 1 gün önce darbeci subayları Genelkurmay karargahına toplayıp darbeyi önlemek için konuşma yapan bu cesur komutanın duruşu genç nesillere anlatılmaz nedense.

Darbecileri “Demokratik rejimlerde parlamento ve hükümet milletin seçimi ile meydana gelir. Ordu hükümetin emrindedir.” Sözleriyle uyaran Erdelhun Paşa, millete ve hükümete olan saygısının bedelini apoletleri sökülüp er rütbesine indirilerek ödeyecekti.
Bu konuşmadan saatler sonra darbeciler tarafından tutuklanıp, Yassıada’da yargılanan önce idam cezasına çarptırılıp sonra müebbet hapis cezasına çevrilen Erdelhun Paşaya bu durumu reva gören CHP zihniyetiydi.

Tıpkı 58 yıl sonra darbe sırasında dünyada bile olmayan Muharrem İnce’ nin millete, milletin değerlerine düşman bir tavırla “apoletlerini sökeceğim” hakaretinin sebebi de yakalarına yapışan bu hastalıklı siyasi miras.
Geçmişleri o kadar sıkıntılı ki.

Ne bu hastalıklı anlayıştan kurtulmak için bir çabaları var ne de eylemleriyle milletin gönlünü kırdıklarının farkındalar.
Marjinal bir grubun kendilerini destekleyip alkışlaması yetiyor onlara. Milletin hassasiyeti, üzülüp kırılması umurlarında bile değil.
Sandıkla, “oy” la, demokrasi reçetesiyle tedaviyi reddediyorlar.
Yanlışta ısrara devam anlayacağınız.

Apolet tartışmasında gösterdikleri hiç de şık olmayan duruş yakın tarihimizdeki bir olayı da hatırlattı bize.
Çok değil 3 sene önce yaşanan bir olayı ve CHP’ nin bu saygısızlığa tepkisini de İnce’ nin söyledikleriyle birlikte değerlendirmek lazım.

Şırnak’ta teröristlerce yapılan bir saldırıda şehit olan Yüzbaşı Ali Alkan’ın cenaze töreninde abisi Yarbay Mehmet Alkan’ ın sarfettiği sözleri ve Cumhurbaşkanımıza hakaretlerini unutmadık.
Üzerinde resmi üniformasıyla:” Buradaki vatan evladı daha 32 yaşında. Vatanına sevdiklerine doyamadı. Bunun katili kim? Bunun sebebi kim? Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da savaş diyor? Saraylarda 30 tane korumayla gezip, zırhlı arabalara binip “şehit olmak istiyorum” diye bir şey yok.” diye şehitin tabutu başında hakaretler yağdıran bu askeri desteklemek de yine CHP’ nin asli görevleri arasında sayıldı.

Üstelik bu yaptığı yanlıştan özür dileyip döneceği yere hakaretlerini bir üst seviyeye çıkartıp : ” Ülkeyi yönetenler hangi bedeli ödedi, bunu gösterin bana. Onlar bedel ödemediği sürece bu iş bitmeyecek” diye demeçler veren bu askerin sözleri PKK’ nın yayın organı Özgür Gündem’ gazetesinde manşetten verilerek tam destek almıştı.
Sadece Özgür Gündem değil, Türk Solu da sahip çıkmıştı bu yarbaya.

Mehmet Alkan için yürüyüşler tertip edip “Hepimiz Mehmet Alkanız” posterleriyle basın toplantıları yapan kişinin Gökçe Fırat olması size tanıdık geldi mi?
Ya da Zaman gazetesinin manşetlerinden hiç inmemesi manidar değil mi?

Peki, FETÖ ve PKK’ nın tam kadro sahip çıktığı bu isme siyasi destek hangi partiden gelmiştir sizce?
Erdoğan’a hakaret etmesi dışında, Siyasi tecrübesi olmayan, adını sanını duymadığımız bu şahsiyetin ordudan ihraç edilmesinden sonra alkışlar arasında yakasına parti rozetini bizzat Kılıçdaroğlu’ nun takması ve CHP ye üye yapılması aslında çok şey anlatıyor bize.
İşte terörle mücadele eden komutanın apoletlerine uzanan eller, Erdoğan’a hakaret edenlerin yakalarına rozet takarak ödüllendirir.

İşte muhalefetin her konuda olduğu gibi hakarette de, övgüde de tek kriteri Erdoğan.
Eğer bir asker Erdoğan’a hakaret etmişse alkışlanır.
Ancak seçilmiş Cumhurbaşkanına saygı duyarsa taşlanır.

24 Haziran’da milletin kahramanına reva görülen bu hadsizliğe “Oy” larımızla gereken cevabı verip Eski Türkiye’ nin bu kirli siyasi anlayışını sandığa gömelim.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Tahsin YILDIZ