Arabistan’a gitseydik ne olacaktı?

Okuduğunuz Yazı
Arabistan’a gitseydik ne olacaktı?

İçerik

Süleyman Demirel’in sözlerini siz de hatırlarsınız; “Başını örtmek isteyen Arabistan’a gitsin” diyordu. Ahmet Necdet Sezer’in ise hiçbir sözünü hatırlamazsınız, çünkü “Başkan” sıfatıyla durduğu makamda hiçbir vakit “Cumhur’a Başkan” olamadı! “Ama kırmızı ışıkta durmuştu ya” diyeceksiniz. Bu da algı yönetiminden başka şey değil! Cumhurbaşkanı “halkın arasında olduğunu göstermek için” kırmızı ışıkta durmaz! Bu bir güvenlik sorunudur.

“KÖKTEN SİNSİLER”

Siz bakmayın birilerinin; “Almanya Başbakan’ı Merkel yanında korumalar olmadan alışveriş yapıyor” dediğine! Kökten yalan! Çektikleri fotoğrafı büyütünce yanındaki onlarca korumayı ve trafiğe kapatılan yolu görüyorsunuz! Ama algı yapacaklar ya! İşte bunlar hep kökten sinsiler, kökten yalancılar!

“KÖKTEN ALÇAKLAR”

Şimdi gündemde değil ama; hani şu “Sahte şeyh, sapık imam” gibi haberlerle ilgili “kökten algıcılar” var ya! Yahu manyak mısınız? Geri zekâlı mısınız? Hangi insan evladı bu gibi kişileri savunabilir. Çocukları istismar eden, kadınları tuzaklara çeken kişiler savunulur mu? Asla ve asla! Alçakça bir tecavüz girişiminin cezası idam olmalıdır. Lakin “kökten şerefsizler” ortaya atılıp olayın üzerinde duracaklarına olayı yapan kişinin “görünürdeki kimliğini” hedef alıyorlar. Sıfatına tükürdüklerim! Sapığı hedef alacaklarına hemen onun kimliğine bakıyorlar. “İmam, şeyh, hoca…” ise derhal bu kimlikleri ve aslında Müslümanları hedef alıyorlar. Lağım faresi ruhlu ecnebi artıkları! Bir milletvekili sapkınlık içindeyse bunun suçu TBMM’ye mi atılacak? Bu tür yayınların da “toplumun özgürlüğü” adına hukuki yaptırımlara tabi olması gerekiyor. Haber elbette yapılacak, olay anlatılacak, sapık teşhir edilecek; ama bunu yaparken alçak sapkınların “meslekleri” ön plana çıkarılmayacak! 

Mesleği veya sıfatı söylenmesin demiyorum; yaptığı pislikler “mesleği ve sıfatıyla” özdeşleştirilmesin diyorum! “Sapık İmam” başlığı atanların ruhunda kesinlikle sapıklık olduğunu düşünüyorum. Hatta sapıktan öteler!

Arabistan diyorduk, ama konuyu bir güzel dağıttım değil mi? Ne yapayım ama ben ya? Gerçekten artık algı yöneticilerine karşı hukukun önlem alması şart!

“SÖZDE SOLCULAR ARABİSTANCI OLDU ÇIKTI”

“Yallah Arabistan’a” diye Müslümanları hedef aldılar! Beğenmedikleri her Müslümanı “Türkiye’de işin yok, haydi Arabistan’a ikile” diye küçümsemeye kalktılar. Vatanı sadece kendilerinin zannederek vatanın asıl sahiplerini kovmaya kalktılar.

“Yallah Arabistan’a” diyenler şimdi çatır çatır Arabistan’ın safına geçmiş durumda!

Yaaaaa! İşte böyle! “Allah insanı iddiasından vurur” diye bir söz var. İşte onlar iddialarından şak diye vuruldular.

Onlara göre mesela Recep Tayyip Erdoğan da “Arabistan’a” gitmeliydi; çünkü eşi başörtülüydü. Kendisi de Necip Fazıl’dan, Sezai Karakoç’tan şiirler okuyor, kitleleri arkasından sürüklüyor, fikrî ve sosyolojik “cazibe adamı” halini alıyordu. “Arabistan’a” gitmeliydi! Baktılar gitmiyor; dört duvar arasına kıstırılmalıydı. “Şiirle” kitlelerin ruhuna hitap eden Erdoğan’ı “şiir yüzünden” hapse tıkmalıydılar. Onu hapse tıkarak Türkiye’nin önünü tıkamaya kalkanların kirli emellerine millet tıpayı çoktan taktı!

Türkiye özellikle Libya’da Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de desteklediği “şer güçlere” karşı mücadele verirken bir zamanlar “Yallah Arabistan’a” diyen ecnebi artıkları birdenbire “Ne işimiz var Libya’da” demeye başladılar. Birdenbire Birleşik Arap Emirlikleri ile aynı söylemleri paylaşmaya başladılar.

Ne oldu birdenbire Arabistan sevdanız depreşti? Biz “Arabistan düşmanı” değiliz; ancak gücünü ezanlardan ve şanlı tarihinden alan Türkiye’ye düşmanlık nereden gelirse gelsin biz de onlara karşı dururuz.

Muhafazakâr insanımıza yıllarca “Yallah Arabistan’a” dediler. Vatan sevdalılarımız Arabistan yerine Karabağ’a gitti, Kırım’a, Doğu Akdeniz’e, Suriye’ye, Libya’ya gitti; dünyanın en güzel bayrağını zirvelere dikmek için mücadele etti! Eskiden “Yallah” deyip şimdi Türkiye’yi vurmak için Arabistan’ın arkasında kuyruk olanlar; Tel Aviv’e, Pensilvanya’ya, Londra’ya kadar yolunuz var! 

“KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ”

“Kabine değişikliği” sözü şahıs olup vücuda gelseydi ne yapardı? Herhalde durmadan “Kabine bu hafta değişmezse bile ay sonuna değişir” diyenleri bir güzel kovalardı.

Gazetecilik algı yönetimi yapmak değildir, doğru olanı halka duyurmaktır. Ama bazıları “algı yaparak” yol yürümeye kalkıyor. Elbette kabine değişir; ama bunun karar vericisi biz gazeteciler değiliz, milletvekilleri yahut bürokratlar da değil! Halk başkanına yetkiyi verdi. Hem bu kabine değişikliği işi bazılarını niye bu kadar ilgilendiriyor? Birileriyle işleri mi var? Bir bakan değişince ellerine ne geçecek? Şayet “başarısız ise” zaten bunu herkes görür, eleştirir; milletin eleştirdiğini de “Başkan” yeri gelince değiştirir!

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Hacı YAKIŞIKLI