Ayasofya halısı, otomobil fabrikası!
Daha Ayasofya Camii’nin halıları serilmeden yerli otomobil fabrikasının temeli atılıyorsa bu durum Türkiye’nin geldiği “hızı” gösterir. Gösterge olarak “hız” tek başına yeterli değil tabii; bu sebeple bu hızı kontrol eden mekanizmanın işlerliği de önemli! Bu mekanizma ekonomik, askeri, siyasi, toplumsal alanlar olarak özetlenebilir. 2020 yılında dünyada küçülme meydana gelirken, yeni atılımlarda cesaret kırılırken Türkiye’de durum farklı! Savaşın boyutlarını kavrayan bir siyasi irademiz var. Türkiye’nin en büyük farkındalığı ise “dünyada en iyiler ligine” çıkmış olmasıdır.
Okullardaki tarih derslerinde son 50 yılın tarihi genellikle okutulmaz. “Çok yakın tarih” olduğu gerekçesiyle süreçlerin yerine oturması beklenir. Ülkede büyük bir olumsuzluk olunca “50 yıl geriye gittik” denir. 1970’den günümüze bakarsak Türkiye’nin durumunu çok daha iyi anlayabiliriz.
Türkiye’nin gelişimini artık içeriden sığ bir bakışla değil Libya’dan geniş bir bakışla görebiliyoruz. Birilerinin sandığı gibi paldır küldür bir gidişat söz konusu değil! Önceden planlanmış, altyapısı hazırlanmış, hukuki zemini yerine oturmuş “hârekatlar” yapan Türkiye’ye herkes şaşırıyor. Bir gün “şaşırma dönemi” bitecek ve “kabullenme dönemi” başlayacak; Türkiye Başkanı’nın BM konuşmaları dünya kanallarında değerlendirilecek ve ülke vatandaşları bunu gayet normal görecek!
Avrupa Birliği’ne girmeye çalışan Türkiye’den, Türkiye ile ortaklaşmaya gitmek isteyen Avrupa ülkelerine doğru yeni bir dönemin başladığını net bir şekilde söyleyebiliriz.
“FETÖCÜLER VE AF MEVZUSU”
Henüz ortada ceza bile almayan FETÖ’cüler varken, örgüt tam anlamıyla çökertilmemişken, kriptolar sızma girişimlerine devam ederken, “idam” talepleri ortadayken çıkıp da “FETÖ ve AF” demek vicdanları yaralar. Affetmek için önce karşıdakinin “hata yaptık, affedin” demesi ve muhakkak suçunun cezasını da çekmesi gerekir. Henüz ortada “af isteyen” de zaten yok! Bilakis tehditlere devam edenler var. “Suç işlememiş kişiler” varsa bunlar zaten ceza almamıştır. Yanlış cezalandırmalar yapılmışsa bunların düzeltilmesi istenebilir ki bu da “af” değildir.
Ayrıca yıllardır FETÖ ile mücadele eden insanları üç beş cımbızlanmış söz ile FETÖ’nün cenderesinde gösterenler günübirlik menfaatçilerdir.
“NEDİM ŞENER’İN ATTIĞI ÇAMUR”
Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı genelkurmay emrine atanmıştı. Yani görev değişikliği yapılarak Türk Silahlı Kuvvetleri içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla başka bir göreve verilmişti. Ben de bunun gayet doğal olduğunu, silahlı kuvvetlerde bir Başkomutan’ın gerekli gördüğü askeri yetkilileri yine gerekli gördüğü mevkilere getirebileceğini söylemiştim. Nedim Şener ise bunun bir FETÖ kumpası olduğunu, Yaycı’nın FETÖ kumpası sonucu istifa ettirildiğini söylemişti. Yani Nedim efendi özetle Hulusi Akar’a kumpasçı imâsında bulunurken, Başkan Erdoğan’a da “kumpasa gelen ve olan bitenden habersiz yönetici” muamelesi çekmişti!
Şahsına hiç söz söylemediğim halde sırf olayı deşifre ettiğim için bana “infazcı” demişti! Nedim’e “Kimi infaz etmişiz?” diye sordum, cevap veremedi. İftirasının altında ezildi. “İnfazcı, utanmaz” diyerek sineceğimizi zannetti! Bu ne seviyesizlik!
Yeter, bıktırdınız! 15 Temmuz kimsenin tekelinde değildir. Tanklara karşı duran herkes bunu vatan için yapmıştır. Şehit olanların makamı hepimizden daha yüksektir. Yaralanan gazilerimizin hakkı ödenemez. Ama Nedim Şener gibiler 15 Temmuz’daki videolarını milletin gözüne sokup, “Bakın darbeye karşı durdum, hadi herkes bana biat etsin” havasına girip önüne gelene “ayar vermeye” kalkıyor. 15 Temmuz aziz ve muhterem bir gecedir ve hepimizindir, herkesin dik duruşudur!
Benim gözümde Nedim Şener kirlidir!
Benim gözümde Nedim Şener iftiracıdır!
Hayatı mücadele ile geçmiş Müslümanlara “infazcı” demek Nedim Şener’in alçaklığının dile gelmiş hâlidir!
“MANSUR YAVAŞ ARTIK
MELİH GÖKÇEK’İ UNUTSAN”
Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş durmadan Melih Gökçek’e karşı imâlarda bulunuyor. Yaptığı yeni işleri anlatmak yerine durmadan “Ankapark da Ankapark” deyip duruyor. Ankapark eğer bir sorunsa bu sorunu ben mi çözeceğim, yoksa bakkal abi mi çözecek?
Mansur Bey şu anda görev yetkisi Gökçek’te değil sizde! Ankara’ya hiç hizmet etmediğiniz için mi anlatacak bir şey bulamıyorsunuz?
“ABDURRAHMAN DİLİPAK AĞABEY”
Abdurrahman Dilipak ağabeyin evi haraç mezat satılırken susanlar vardı!
Söylediği bir cümle, yazdığı bir yazı sebebiyle elinden evini alıp onu susturmak istiyorlardı!
Abdurrahman Dilipak ağabey mahkeme salonlarında tek başına beklerken yanında durmayanlar vardı! Zulme karşı susmadığı için onun “yüzlerce yıl” hapiste kalmasını arzu ediyorlardı. O kadar öfkeliydiler ki “birkaç yıllık hapis” yetmiyordu!
Geçmişi unutmadık, yapılanlar aklımızda ve hafızamızı silersek geleceğe uzanamayacağımızın farkındayız!