Aynı gemide değiliz itirafı üzerine
Sosyal medyada etiket denilen bir zıkkım var. Güya o anda insanların en çok neyi konuştuğunu bu etiketlerin sıralamasına bakarak anlıyorsunuz. Sözde en çok hangi kelime yazılırsa o birinci sıraya çıkıyor. Aslında arkada dönen tezgahta 5 bin liradan başlayıp 30 bin liraya kadar uzanan bir fiyat aralığında parayı ödeyenin istediği kelime birinci sıraya yerleşiyor.
10 bin lira para ayırın mesela Türkiye de TT denilen listede eşinizden özür dilemeniz 1. sırada yer alsın. Dışarıdan bakan biri de zanneder ki bütün Türkiye sizin karı koca kavganıza dertlenmiş. Fetullahçılar ve tırnak içinde “Kemalistler” dün TT denilen listeye aynı bu taktikle #AynıGemideDeğiliz diye yazdırdılar.
Ben bu “Aynı Gemide Değiliz” itirafını önemsiyorum, saygı duymuyorum ama ciddiye alıyor hatta faydalı bile buluyorum. Herkes bunu yazanların aslında “ait değiliz” dedikleri geminin fareleri olduğunu biliyor. Herkes bunların azınlık, ama azgın ve gürültücü bir azınlık olduğunu biliyor.
Herkes bunların yaklaşık bir asırdır gemiye sızmış ya da içerden dönüştürülerek elde edilmiş sığıntılar olduğunu biliyor. 2013 yılı haziran ayından beri giderek daha da açıktan oynuyorlar. Her gün daha fazla hırçınlaşıp daha saldırgan oluyorlar ve artık kendilerini gizlemiyorlar. Bu kokuşmuşluk bir yanıyla da kazanımıdır; zira hastalıkları incelemek ve köksüzlüğün yarattığı o iğrenç çürümeyi örnek göstermek için kadavra olarak kullanılabilir hepsi. Bu kadavralarla nesil yetiştirebiliriz. Kadavra deyip geçmeyin dünyanın en büyük kadavra satıcısı ABD’dir ve Tıp Fakülteleri 20 bin dolardan başlayıp 40 bin dolara kadar uzanan bir fiyat aralığında kadavra satın alırlar.
ABD’nin önemli geçim kaynaklarından biri de dünyaya sattığı kadavralardır. Vatansız, köksüz, aidiyetsiz kalmış bir insanın hayata nasıl savrulup başkalarının etekleri altında nasıl rezil bir şekilde çürüdüklerini, bu gemiyi inkar edenleri örnek göstererek anlatacağız.