Ayşe Ateş ve arkasındaki gölge metin yazarına mektup
Ayşe hanım, öncelikle tekrar bu elim kaybınız nedeniyle size başsağlığı dilerim. Özellikle geride kalan ve asıl mağdur olan iki evladınız için hakikaten çok üzgünüm.
Bu mektubun muhatabı olarak metin yazarınızı da ekledim istemeyerek. Sebebini siz de biliyorsunuz.
Okumakta güçlük çektiğiniz, elinize tutuşturulan metinleri yazanlar hakkında bir yorum yapmak istemezdim ama saldırgan ve aniden çirkinleşen bu üslubu geçmiş tecrübelerimden iyi bilirim, nerede olsa tanırım.
Neyse, içeriği bilemem. Sonuçta imza size ait, sözlerimin gideceği yer de sizde biter.
Son paylaşımınızda BENİ HEDEF GÖSTERMİŞSİNİZ. Eşinizin annesi Saniye hanıma saldırıldığını iddia ederek, ağır küfürlerle başladığınız uzun paylaşımınızın bir yerinde şöyle diyorsunuz:
“Dün bütün kutsallarınıza küfür eden Zihni Çakır’la, Fuat Uğur’la bugün el ele verip birkaç korkağın, alçağın boğazına kadar battığı bu siyasi cinayeti dile getirenleri hakaretle, küfürle, tehditle, örgütçülükle, cinsiyetçi söylemlerle bastırmaya çalışırken yüzünüzde kızarmanın en ufak belirtisine yer vermiyorsunuz.”
Sinan Ateş cinayetiyle ilgili tek bir yazı (*) yazdım şimdiye dek. O da “MHP’ye iletilen mahrem bilgiler” başlığını taşıyordu. Davanın ilk soruşturma ekibi savcılarla ilgili MHP’de olan ve savcıların ankesörlü aramalarına dair bilgileri içeren belgelere yer veren yazıydı.
Üç gün önce “Troller ilk savcıları FETÖ’cülükle suçluyor” mealinde cümleler sarfettiniz. Anlaşılan yazımı daha da okunur kılmamak için yazımdan bahsetmeyip adımı zikretmediniz.
Ama o gün nedense sakladığınız ismimi bugün alakasız bir yerde geçirerek, beni dolaylı olarak “birileriyle el ele vermekle” suçlayarak HEDEF gösterdiniz.
Geçen gün mahkemede itiraf ettiğiniz üzere MERHUM KOCANIZIN DÖVDÜRTTÜĞÜ GAZETECİLERİ birileri hedef gösterdi diye eleştirirken, size bu “alışkanlığın” geçmiş olması hayli ilginç.
Gerçi “Bu dayaklarla Sinan Ateş Ülkü Ocakları’nı şiddet ve terörle bağlantılı göstermek istiyordu, zaten o yüzden görevden alındı” diyenler de az değil ama ben daha çok “Sinan bu gazetecileri dövdürüp durma, çok ayıp vallahi” diye uyardığınızda eşiniz sizi dinledi mi merak ettim. Neden biliyor musunuz? Şimdi beni de hedef gösterdiniz ya ben başıma bir şey gelirse misal, kimi sorumlu tutayım diye düşünüyorum. Bir tavsiyeniz var mı?
Merhum eşinizin görevden alındıktan sonra bile kapılara pizzacı-tetikçi gönderdiğine dair mesajlaşmalar da ortaya çıktığına göre işin içinde bence sizin iddia ettiğiniz gibi MHP Genel Merkezi yok. Öyle ya MHP görevden aldığı adama tutup da “Sinan bu adamı dövdürt” diyecek değil ya.
Ayşe hanım, merhum eşiniz (1984 doğumluymuş) daha doğmadan evvel başlayarak benim solcu-sosyalist kimlikli biri olarak ülkücülerle bugüne dek gelen uzun bir serencamım vardır. Ülkemizdeki o kardeşin kardeşi vurduğu acılı, trajik dönemleri, ölümleri, kayıpları, işkenceleri bilerek, görerek, yaşayarak, hepsinden dersler çıkararak bugünlere geldim. Özeleştirisini yapan ender insanlardan biri olarak, o dönem kavga ettiğimiz insanların da özeleştirilerini dinlemek, geleceğe dair umutlarımı artırdı ve beni iyileştirdi. Tabii ki hâlâ MHP ile fikir ayrılıklarım çok. Lâkin 1990 yıllarından itibaren ülkemin insanlarını, fikirleri ne olursa olsun, tartışsak da bazen ağır eleştiriler yapsak da Türkiye sevdalısı olan herkesi sevdim.
Evet Ayşe hanım, şimdi ASIL KONUYA gelelim.
Belki siz gazetecileri sadece merhum kocanızın dövdürttüğü insanlar olarak bilirsiniz ama gazeteci gerçeğin peşinde koşan kişidir. Kimi angajmanlarla, bir takım siyasal hedefler için cinayetleri araçsallaştıranlar gazeteci değildir. Şimdiye kadar katıldığım tüm televizyon programlarında, Sinan Ateş cinayetiyle ilgili yargı sürecinin sağlıklı olarak tamamlanması gerektiğini söylerken, aklıma yatmayan tüm hususları da dile getirmekten geri durmadım. Gerçek er ya da geç ortaya çıkar ama mahkeme safahatında bile, suçlanan, cezaevinde yatan sanıkların anlattıkları, ortaya konan “delil” lerin çürümesi, en iyimser tahminimle sizin de araçsallaştırıldığınız bu davada AMACIN katilleri ve onları azmettirenleri bulmak değil, MHP’nin kurumsal kimliği olduğu yolundaki verileri güçlendiriyor. Küresel sistemin ve aparatlarının da aynı öyküyü tekrarlaması bir tesadüf müdür bilemiyorum ama buna dair şüphelerim olduğunu belirtmekten de kaçınmıyorum.
FETÖ elebaşının sağ kolu MUSTAFA ÖZCAN konusunda da size katılmıyorum.
O örgütten ve Mustafa Özcan adlı o katilden her şeyi beklerim.
Kısaca Ayşe hanım, metin yazarlarınız ve siz insanları kolayca karalayabilecek bir potansiyele sahip olabilirsiniz ama ben sizin bana yaptığınızı yapmayacağım.
Anlaşılan ilk soruşturma savcılarıyla ilgili ortaya çıkan “FETÖ- ankesörlü aramalar” iddiasına ilişkin yazdığım yazıdan çok rahatsız oldunuz. Ama size kötü haberi vereyim, o belgeleri sağlam kaynaklardan aldım.
Sanıyorum son X paylaşımınızda kullandığınız üslubun, beni hedef göstermenizin, iftiralarınızın sebebi bu.
Demek ki yazım biraz ayar bozucu oldu.
Asıl üzücü olan ise bu üslubun, ağırbaşlı ve yaşadığı acının mağduriyetini omuzlarında taşıyan bir dul eşe yakışmaması.
Çok rahatsız edici tavrınız.
Bu arada davanın seyri de gösteriyor ki mesele çok katmanlı ve o katmanlar tek tek açıldığında bambaşka bir tablo ortaya çıkacak gibi görünmekte.
Kolaylıkla iftira atabilme potansiyelinize rağmen ben gazetecilik yapmaya devam edeceğim.
Olaya bakışım hep nesnel olacak ve sübjektiviteden uzak olacağım. Kişisellik katmayacağım. Zaten dikkat ederseniz bunu göreceksiniz de. Sizi de baştan beri yapay, maskeli ve itici buldum ama sizden hep acılı eş diye bahsettim. İnandırıcılıktan uzak agresyonunuzu eşinizi kaybetmiş olmanıza bağlamayı tercih ettim.
Ayşe hanım, gölge metin yazarlarınızı dinlemeyin, sizin, benim ne demek istediğimi anladığınızdan eminim.
Her ne kadar o var olmaya çalıştığınız bulanıklaşmış müphem zemine beni çekmek isteseniz de bu beklentiniz boşa çıkacak.
Boşuna uğraşmayın diyorum yani. Gerçeğe dair ne varsa yazarım ve size sadece üzülürüm. Dilerim ki sizi araçsallaştıranların gerçek niyetini eğer onlar gibi değilseniz anlar ve çevrenizden uzaklaştırırsınız.
Sükunetinizi, vakarınızı muhafaza edebilmeniz, gerçeği görebilmeniz umuduyla.