‘Bak dostum, eğer yalan söylemiyorsan…’
ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Tony Blinken de yanında getirdiği sözcüsü Ned Price da Türkiye ile ilişkilerine yanlış adımlarla başladılar.
Bakan, daha bakan olmadan, Kongre’den onay almaya çalışırken yaptığı konuşmada “Sözde stratejik ortağımız Türkiye” ifadesini kullandı. Kongre’den onay almak için her türlü ifade mubah sayıldığı için fazla üstünde durulmadı ama bir kenara kaydedildi. Sözcü ise Boğaziçi Üniversitesi’nde bir öğrenci kulübünün, Kâbe görselini tahrif ederek, yere sermesine yöneltilen eleştirileri “Eşcinsel ve lezbiyen öğrencilere yönelik” olarak niteledi, ağır ifadeler kullandı. Price’ın son marifeti ise, birbirine arkadaş diyen iki kişinin bile normal bir sohbette söyleyemeyeceği, “Eğer”li ifadesi oldu: “Eğer mesele Türkiye’nin söylediği gibi 13 kişi PKK tarafından öldürüldü ise onları şiddetle kınıyoruz…”
Blinken’in, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu telefonla arayıp, “Bu katliamı PKK’nın yaptığını biliyoruz” demesi, zevahiri kurtarmaya yöneliktir; samimi midir, değil midir zamanla anlaşılacaktır.
ABD’de birçok ülkede olduğu gibi resmi sözcüler, kendileri ve yardımcılarıyla bütün gün ve gece kurumlarının nabzını tutarlar. Ned Price’ın ve yardımcılarının ağzından çıkan her kelime, en az iki ayrı bakanlık yetkilisinden doğrulatılmış ve onaylatılmıştır. Bir bakanlık sözcüsünün başka (ve hele müttefik) bir ülkenin resmi açıklamasının doğruluğundan kuşku ifade etmesi tek kelimeyle skandaldır, ama o bakanlığın ilgili birimlerinde konuşulan bir kanaattir.
Price, her ne kadar daha önce siyasal danışmanlık yapmış ve ABD Merkezi İstihbarat Örgütü CIA’da 10 yıl çalışmışsa da sözcülük işinde acemidir ve zamanla “içeride konuşulan her şeyi dışarıda söylememe” kuralını öğrenecektir. İçeride, bütün gün ve gece kulakları Türkiye kaynaklı “13 kişi, PKK tarafından değil, TSK’nın kendi bombardımanda öldü” laflarıyla dolduğu anlaşılan Price, kınama mesajını da bu “kaynaklara” bir saygı borcu olarak “Eğer” parantezine aldı. Ama atladığı bir şey var: ABD bile olsa her ülkenin bırak aralarında ittifak anlaşması olan bir ülkeye, hasım saymadığı, açıkça düşmanlık siyaseti gütmediği herhangi bir ülkeye bile “Senin açıklamandan kuşku duyuyoruz” tarzında hitap etmesi mümkün değildir.
Türkiye 13 yurttaşın acısıyla kahrolduğu saatlerde, ABD’nin PKK’nın Suriye kolu YPG/PYG/SDG’ye silah ve teçhizat konvoyları sevk ettiğini görüyordu. Türkiye, ABD’nin PKK konusundaki tutum ve düşüncesiyle ilgili sözleri ile bu konvoyların söyledikleri arasındaki farkı görüyor.
Ama bunun resmiyete dökülmesi, yani müttefikimiz ABD’nin (uzantıları eliyle değil de doğrudan) PKK’ya ciddiyet atfettiğinin anlaşılması, Türkiye’yi bu ittifak anlaşmasıyla ilgili tutum almaya, davranışta bulunmaya iter.
Türkiye bunu yapmaktan çekinmez; ABD de bunu bildiği için “acemi sözcü” mazeretiyle bakanın bizzat “bu cinayetlerin failinin PKK olduğu” sözleriyle şimdilik geçiştirmiş bulunuyor.
Bakalım Blinken ve sözcüsü yola hangi adımla devam edecekler?