Başkanlık sisteminde son durum ve Fuat Oktay
3 Kasım 2002’de oyların yüzde 34’ünü alan Ak Parti tek başına iktidara geldi ve bazı siyasi partiler fiilen son buldu. Bülent Ecevit, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Cem Uzan ve birçok isim siyaset sahnesinden çekildi. Bu aslında “halkın teveccühünü kazanan” ilk devrimdi!
Recep Tayyip Erdoğan’ın her iki Cumhurbaşkanlığı seçimi ilklere sahne oldu. 10 Ağustos 2014’te Ekmelettin İhsanoğlu ve Demirtaş’ın karşısında Erdoğan yüzde 51,79 oyla Türkiye’nin “seçimle gelen ilk cumhurbaşkanı” oldu.
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” için 16 Nisan 2017’de hep beraber sandığa gittik ve parlamenter sistemin kaldırılmasına halkın oylarıyla karar verildi.
24 Haziran 2018’de yüzde 52,5 oy alan Erdoğan; bu kez Türkiye’nin “seçimle gelen ilk başkanı” oldu.
“SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİ SÖZ KONUSU DEĞİL”
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi birinci senesini tamamladı. Parlamenter sisteme dönüş söz konusu değil, ancak yeni sistem de değerlendirmelere bütünüyle kapalı değil! Yani halkın onayladığı sistem kalıcı olacak, ancak düzenlemeler yapılması bekleniyor.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’la birlikte bazı meslektaşlarımızla Külliye’de toplantıya iştirak ettik.
Bizler duran bir hayatı yaşamıyoruz, akan bir hayatı yaşıyoruz. Her şey akarken sistemler durmayı tercih ederse paslanırlar. İşte Başkan Erdoğan bu gerçeğin idrakinde olarak değerlendirme çalışmalarında Yardımcısı Fuat Oktay’ı görevlendirmiş.
Sistemi daha aktif hale getirmek amacıyla sivil toplum kuruluşları, iş-işçi-memur-akademi dünyası ve toplumun çeşitli temsilcileriyle “çalıştaylar” gerçekleştirilmiş. Bunun dışında birçok çalışma söz konusu; hepsinin ortak noktası sistemin beğenilen yönlerinin devam etmesi, varsa aksayan yönlerin iyileştirilmesi ve neticede milletin refahına en uygun hale getirilmesi.
Bu çalıştaylarda “sistem sorgulaması” yapılmıyor. Bizim katıldığımız toplantı aslında “her sene yapılacak olan” bir değerlendirme çalışması! Bu da gösteriyor ki sistemin ikinci, üçüncü, dördüncü ve diğer yıllarında da değerlendirme çalıştayları devam edecek. Bu da sistemin “durağan” değil; hayatın canlılığı gibi “aktif” olduğunu gösteriyor.
Aracınızla ilgili bir problem çıktı ve servise gittiniz. Ustaya derdinizi anlatırken herhalde aracınızın iyi yanlarını söylemezseniz, direkt “problem olan noktaları” söylerseniz. Yani ustaya dönüp de “Aracımın motoru harika, kaportası sağlam” demezsiniz. Ne dersiniz? “Usta benim aracım yol sesini içeri alıyor” dersiniz. Bunu dediniz diye aracınız “kötü” olmaz. Bir problem var diye de aracı kaldırıp atmazsınız.
İşte ben de Fuat Oktay’la yaptığımız toplantıyı böyle görüyorum. Yani aracımız sapasağlam ancak daha sağlıklı bir sürüş için ufak dokunuşlar gerekiyor. Şahsım adına söylemem gerekirse toplantıda “eleştirilerimi” sıraladım. Sistemin iyi yönlerini sabaha kadar anlatabiliriz. Ama önemli olan şayet araç yol sesini alıyorsa buna odaklanıp meseleyi halletmektir. Yani Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin “bana göre” aksayan yönlerini anlattım.
Fuat Oktay hakikaten Türkiye’nin yeni sisteminin en iyi yüzlerinden birisi; karşısında kendinizi gayet rahat hissediyorsunuz. Latifeye uygun mizacıyla yüzü halka ve hakikate dönük olunca da halkın her kesimiyle gayet rahat iletişim kurabiliyor.
Aslında “ne konuştuklarımızdan” ziyade “nasıl konuştuk” üzerine eğildim dikkat ederseniz. Çünkü kıymetli okuyucu kardeşim, ağabeyim, ablam; orada anlattıklarımız tam da sizinle sokakta, işyerinde, konferanslarımızda, evimizde konuştuğumuz şeyler.
“ŞİMDİ NE OLACAK?”
15 Temmuz günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı o ilk konuşmada; “Bu ülkede milli iradenin üstünde, beşer planında, bir güç söz konusu değildir” ifadesi beni en etkileyen sözü olmuştu. Başkan Erdoğan, “Beşer planında” diyerek de mutlak gücün yüce Allah (cc) olduğunu o en dar vakitlerde bile herkese hissettiriyordu.
Şimdi 17 yıldır “halka rağmen” değil “halkla beraber” yürünülen bu yoldaki virajlar biraz daha düzlenecek. Yani “yolun kendisi” değiştirilmeyecek. “Yol O’nun, varlık O’nun, gerisi hep angarya” diyen bir anlayış asla “hak ve halk” yolundan ayrılmayacaktır. Üstad Necip Fazıl’ın şiiriyle bitirelim:
Kırılır da bir gün bütün dişliler
Döner şanlı şanlı çarkımız bizim
Gökten bir el yaşlı gözleri siler
Şenlenir evimiz barkımız bizim
Yokuşlar kaybolur çıkarız düze
Kavuşuruz sonu gelmez gündüze
Sapan taşlarının yanında füze
Başka alemlerle farkımız bizim
Kurtulur dil, tarih, ahlak ve iman
Görürler nasılmış, neymiş kahraman
Yer ve gök su vermem dediği zaman
Her tarlayı sular arkımız bizim.