Batı Hristiyan dünyası Siyonizm kuşatması altında
Orta Çağ’da Batı-Hristiyan dünyası kilise ve din baskısı altında kalmıştı. Papalık, krallıklar, kilise engizisyonu, kitleleri din baskısı altında, inim inim inletiyordu. Modern bilimin ortaya çıkması, bilim-din tartışmaları, milliyetçilik, Protestanlığın doğuşu gibi etkiler sonunda, Batı dünyası topyekûn kiliseden bağımsızlığını ilan ederek din dışı bir toplum kurdu. Geleceklerini modern bilim, rasyonel hukuk ve devlet düzeni üzerinden yeniden şekillendirdiler.
Batılı devletler, din-devlet ilişkilerini birbirinden ayırdılar, laiklik prensibi bütün Batı toplumlarında kabul görmüş ve din Batı’da yedek bir unsur olarak varlığını devam ettirmiştir.
Vatikan, bir bakıma bu laik düzenin temsilcisi haline getirilmiş, etkisiz, temsili bir devlet konumunda kalmıştı.
Orta Çağ Hristiyanlığının, Hristiyan toplumlar dışında, Müslümanlar ve Yahudilerle ilgili sorunları da vardı. Bu sorunlar itikat kaynaklı sorunlardı.
Orta Çağ boyunca Kilise, Müslümanların putperest olduğuna inanmıştı, Yahudileri ise kendi peygamberlerini öldüren din mensupları olarak tanımlıyordu. Bu sebepten dolayı Müslümanları kentlerine kabul etmediler, Yahudileri ise kente kabul edip gettolara kapattılar.
Orta Çağ boyunca yahşilerle ilgili inanç ve itikat şu şekildedir: Bütün belalar, kötülükler, mikroplar, maddi-manevi pislikler, Yahudilerden kaynaklanmaktadır. Bu sebepten dolayı Yahudiler, Batı kentlerinde yarı-hayvan, yarı-insan muamelesi görmüşlerdir.
Bu sebepten tarih boyunca Yahudiler büyük sürgünlere maruz kalmış, dışlanmış, kıyıma uğramıştı. Babil sürgünü ile başlayan bu süreçte, 500 yıl önceki İspanya sürgününden sonra içeriği tartışmalı olmakla beraber Hitler’in Yahudi katliamı, sürgünlerin en “modern”i olanıydı.
Yabancı düşmanlığı ve ötekileşme kültürü, Hristiyan Batı’nın Yahudilere uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Aslında dip dalgada Yahudi düşmanlığı bütün Batı’da devam etmekledir. Medya ve modern Batı bu düşmanlığı Müslümanlara yönlendirerek Yahudiler aradan çıkarma gayreti içindedir.
Buna karşılık, Müslümanlar nezdinde ise her üç din de ilahi din ve tek Allah’a ait olduğu için, Yahudiler ve Hristiyanlar, Müslüman şehirlerde hukuk içerisinde yaşama şansı bulmuştur. Bugün dahi, İsrail’in 75 yıllık zulümune karşın, bütün Müslüman ülkelerde en küçük bir dışlanma yaşamadan, rahat bir şekilde hayatlarını sürdürmektedirler.
Geçtiğimiz günlerde Yahudi bir din adamı tam da bu durumdan bahsetti: “75 yıldır Müslümanlara yapmadık zülüm bırakmadık, fakat hala Müslüman ülkelerde Yahudiler olarak yaşamaya devam ediyoruz.” Evet bütün Müslüman ülkelerde Yahudiler yaşamaktadır.
ABD’de, Fransa’da, İngiltere’de, İspanya’da halk sokaklara dökülmüş durumda. Siyonist kuşatma altında olsa da Almanya sokaklarında da halk, İsrail ve soykırım karşıtı protesto gösterileri yaparken, devletler korkusundan Siyonizm’in yanında saf tutmaktadır.
Modern bilimin keşfi ile kiliseye karşı bağımsız hale gelen Batı, bugün Siyonist Yahudilerin kuşatması altındadır. Her geçen gün Batı kamuoyu ile devletler arasındaki mesafe açılmaktadır. İki milyar Hristiyan, 15 milyon Yahudi’nin Finans ve medya tekeli atlında bulunmaktadır.
Biden her barış ya da ateşkes mesajı verdiğinde, Netanyahu ya hastane ya da mülteci kampı, Blinken’ın son ziyaretinde de mesaj vermek içinde hasta taşıyan ambulansları vurdu.
Siyonist yönetim bütün Batılı devletleri tehdit ederken, Hristiyanların ikinci bir özgürlük mücadelesine ihtiyacı vardır. Hristiyanlar, Müslümanlara olan düşmanlığı bırakıp Siyonistlerden bağımsızlıklarını nasıl elde edeceklerinin derdine düşmelidirler. Bugünden sonra Batı’da Siyonist kuşatma daha çok sorgulanacaktır.