Batı’nın “yüksek” değerleri ve kanlı işgaller

Okuduğunuz Yazı
Batı’nın “yüksek” değerleri ve kanlı işgaller

İçerik

İlk adımı her zamanki gibi yine ABD attı. Başkan Trump, Venezuela’nın seçilmiş devlet başkanı Nicolas Maduro’yu tanımadığını, muhalif lider Guadio’yu ise “geçici devlet başkanı” olarak gördüğünü açıkladıktan sonra Avrupalı ülkeler tek tek sıraya girdi. Almanya, İngiltere, Fransa, İspanya ve Hollanda, sekiz gün içinde seçim ilan edilmezse muhalif lideri, Venezuela’nın geçici başkanı olarak tanıyacaklarını duyurdular.

Bu açıklamalar elbette Venezuela için kanlı bir dönemin de başlangıcı anlamına geliyor. ABD ablukası altında yeterince sıkıntı çeken ülke, ABD’nin darbenin fitilini ateşlemesiyle birlikte sokakların karışacağı, istikrarsızlığın daha da artacağı bir sürece sürüklenecek. Avrupalı ülkelerin blok halinde ABD’ye arka çıkmaları da Venezuela’da işlerin daha karışacağını gösteriyor.

Batılıların istedikleri ülkede, beğenmedikleri bir lidere karşı darbe yapma hakkını kendilerinde bulmaları bu dünyanın aslında en büyük sorunlarından biri olarak görülmeli. Son 40 yılda bütün işgal harekatları ve kanlı darbeler neredeyse birbirine benzer, havadan sudan sebeplerle gerçekleşti. Irak’ın işgalini gerçekleştirmek için “diktatör Saddam” ve “kimyasal silah” yalanına sarıldılar. Libya’yı işgal ve iç savaşa sürüklemelerinin nedeni tam olarak bugün bile anlaşılmış değil. Gerekçe Kaddafi miydi? Avrupa, neden Libya’ya müdahale etti ve ülkeyi iç savaşa sürükledi? Elle tutulur bir gerekçesi bile yok; Avrupa’nın canı istediği için Libya işgal edildi, yüz binlerce insan birbirine kırdırıldı. Bitmeyen Afganistan işgali, Suriye’nin içine düşürüldüğü bu hal…

Batılılar işgal ve askeri müdahaleler için her seferinde kendine göre bir gerekçe icat ediyor, uyduruyor; sorun, Batı’nın işgal ve darbe için bulduğu gerekçeleri içimizde bazılarının “doğru”, “haklı”, “mantıklı” bularak meşrulaştırmaya çalışması. ABD ve Batı’nın Irak, Suriye ve Libya’ya yönelik müdahalelerini dün gibi hatırlıyoruz. Batı’nın işgal öncesi uydurduğu süslü lafların içimizde de alıcısı az değil, ama işgalin ardından oluk oluk akan kanı, milyonlarca insanın katledilmesini, yok olan hayatları nedense hiç kimse hatırlamak bile istemiyor.

Venezuela’da ABD ve Avrupa’nın başlattığı bu yeni darbe sürecini savunanların, “Ama Maduro şöyle, böyle” diye Batı müdahalesini gerekçelendirenlerin dününe bir bakalım; aynı kesimler Irak, Suriye, Libya, Afganistan işgalini, Mısır darbesini de aynı “mantıkla” desteklemişlerdi. Saddam diktatör, Kaddafi diktatör, Maduro diktatör demek kolay… Peki Batı’nın gerçekleştirdiği işgalle öldürdüğü, ölümüne yol açtığı milyonlarca sivil insanın hayatını nereye koyacağız? Batı’nın “yüksek değerlerini” savunanların görmediği, her seferinde gözden kaçırdığı gerçek şu; Batılılar ne zaman “yüksek değerler”den bahsetmeye kalksa ardından işgal ve darbeler gelmeye başlıyor ve sonra oluk oluk insan kanı akıyor.

Batılıların işgal öncesi ürettiği süslü lafları bırakıp, gerçeğe odaklanalım; Venezuela’nın seçilmiş bir lideri ve yönetimi var. Yıllardır süren ABD ablukası yüzünden ekonomileri kötü, demokrasileri de sıkıntılı. Herkes istediği kadar bunları eleştirebilir; ancak hal böyle diye kimsenin, özellikle de Batı’nın, bu ülkeye “başkan” atama gibi bir hakkı yoktur, olamaz. ABD ve Avrupa’nın yaptığı açık bir darbeciliktir; demokrasiyi ayaklar altına almaktır, Venezuela halkının iradesini yok saymadır ve egemenliğini ihlal etmektir.  

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Kurtuluş TAYİZ