Bay “Dokunan yanar” dan gazetecilik öğreniyoruz!
Dün Halk tv çalışanı iki gazeteci ile bir sunucu, Ekrem İmamoğlu’nun gazına gelerek TCK’nun 132. Maddesini çok açık bir şekilde ihlal edip suç işledi. İmamoğlu’nun adını ifşa edip hedef gösterdiği bilirkişi ile yaptıkları telefon görüşmesinin içeriğini, bilirkişinin onayını almadan televizyonda yayınladılar.
Korkunç bir olay bu. Adeta bir ahlaki çöküş sahnesi gibiydi yaşananlar.
İnsana pes dedirten bu davranış suçtu, yapılanın gazetecilikle ilgisi yoktu ve sonuçta gereği yerine getirilerek üç kişi gözaltına alındı. Daha sonra ikisi kontrollü olarak serbest bırakıldı. Son ortaya çıkan bilgi bu ses kaydının yayınlanmasına Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş karar vermiş. Gözaltındaki Barış Pehlivan’ın ifadesine göre.
Sebebi TCK 132’de çok açık belirtilmekte:
“…Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (…) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”
Ekrem İmamoğlu dün X’te bir paylaşımda bulunmuş ve “Korkmayın ve susmayın” diye yine vermiş gazı:
“Türkiye yeni bir ‘Dokunan Yanar’ dönemine girmiştir. Hukuktan gelen gücün çok aleni istismar edildiğini ve toplumun her kesimine korku salınmaya çalışıldığını görüyoruz. Korkmayın ve Susmayın! Gazeteci Barış Pehlivan’ın ve Serhan Asker’in gözaltına alınması utanç verici bir uygulamadır”
“DOKUNAN YANAR” ÖYLE Mİ? O ZAMAN FENERBAHÇE’Yİ ANLAT BİZE EKREM BEY…
Dokunan Yanar söylemi malum FETÖ’yü niteleyen bir deyim.
Geçmişte adı “hizmet hareketi” ya da Cemaat olan FETÖ, gazetelere, televizyonlara sahipti. Yargıda ve TSK’daki etkinliğiyle akıl almaz kumpaslar düzenliyordu. Bu yüzden Cemaat ile ilgili söz söyleyen, onları eleştiren herkesin burnundan fitil fitil getiriliyordu.
Bu yüzden “Dokunan yanar” deniyordu.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım da onlardan biriydi. Cemaat Fenerbahçe’yi ele geçirmek istiyor ama başaramıyordu. Aziz Yıldırım karşısında duruyor ve engel oluyordu. İşte o sırada ŞİKE DAVASI adı altında bir kumpas uygulamaya konuldu Fenerbahçe’ye yönelik. Aziz Yıldırım tutuklandı. Sık sık FETÖ’nün yayın organı Samanyolu Televizyonuna (STV) spor yorumcusu olarak çıkıp konuşan Ekrem İmamoğlu tam tutuklamanın ardından bağlandığı yayında sunucunun “Aziz yıldırım tutuklandı, siz olumlu buluyor musunuz?” sorusunu aynen şöyle cevapladı:
“Bunu olumlu yorumlamanın dışında yapacak bir şey yok. Çok olumluyorum. Kanıtlanmıyordu ispatlanmıyordu diyorsunuz ama kanıtlanmak istenmiyordu, ispatlanmak istenmiyordu. İlk defa bu konuda kesin ve kararlı bir hukuki süreç yaşıyoruz.”
GEÇMİŞİ ONU ELE VERİYOR; O DA DOKUNANI YAKANLARIN SAFINDAYDI…
Geçmiş silinemiyor tabii. Bu Ekrem İmamoğlu için de geçerli. Kendisi de dokunanı yakanların safında o vakitler.
Ekrem İmamoğlu geçmişte hiç bunları yapmamış gibi hedef gösterdiği Bilirkişi ile onun yandaşı gazetecilerin yaptığı telefon görüşmesini gizlice kaydedip televizyonda yayınlamasını gayet makul buluyor, hiç sıkılmadan “Dokunan yanar” metaforunu kullanabiliyor.
Evet, Aziz Yıldırım da o yıllarda Cemaat adı verilen FETÖ’ye dokunmuş ve yanmıştı. Aylarca cezaevinde tutuldu.
O gazeteciler de Ekrem İmamoğlu yüzünden gözaltına alındı.
Bir de “Gazetecilik suç değildir” sloganı atıyorlar.
Gazetecilik yaparsan suç değil tabii.
Eğer insanların sesini gizlice kayda alıp yayınlarsan, bunun TCK’da suç olduğunu bilerek yaparsan bedelini ödersin. Evet öyle Gani Müjde. Bir gazeteci, arkadaşlık kılıfıyla senin gizli ve özel hayatını ilgilendiren bir sohbetini kaydedip yayınlasa nasıl hissedersin kendini?
Komedi filmi değil bu, herkes sayıyla kendine gelmeli.
BANA DAVA AÇARKEN AKLINDA GAZETECİLİK VAR MIYDI BAY DOKUNAN YANAR?
Bu arada ben hayatımda böyle bir çifte standart ve riyakarlık görmedim.
Örnek vereyim:
Ekrem İmamoğlu Sabah gazetesinin kendisiyle ilgili bir haberi “Hakkındaki iddialar” diyerek sosyal medyada paylaştığım için bana dava açtı.
Sabah’ın haberini gazetecilik faaliyeti olarak görmüyor, sırf yayınlanmış bir haberi paylaştım diye bana dava açıyor ve sonra da inanılması güç biçimde Bilirkişi ile yapılmış görüşmenin gizli kaydını onun rızası hilafına yayınlamayı bizlere “Gazetecilik” diye yutturup ahkâm kesiyor.
Başka söz bulamıyorum “Hadi oradan” demekten başka.
PARA KAYNAĞINI TERK EDEMEDİĞİ İÇİN TÜM BUNLAR
Biliyoruz amacını. Cumhurbaşkanı adayı olup kendine bir dokunulmazlık zırhı edinmek istiyor fiilen de olsa.
Cumhurbaşkanı’nın dün “Turpların büyükleri heybede. Bunu dediğimiz için rahatsız oldular. Panikle yargı mensuplarını aileleri üzerinden tehdit edecek noktaya gelmeleri de bundandır. Para kulelerin, şişirilmiş konser faturalarının neye hizmet ettiğini herkes iyi biliyor. Çünkü durumlarını gayet iyi biliyorlar” demesi neredeyse panik atak geçirmesine sebep oldu.
Ama bunu İBB başkanlığından ayrılmadan yapacak.
Parayı terk etmesi söz konusu değil malum.
2028 için lâzım olacak.
Acı olan gerçek şu ki İstanbul bu adamdan kurtulduğunda şehrin toparlanması 10 yılı bulacak.