Bayram âdetleri kentleşme süreçlerinden ne kadar etkilendi?

Okuduğunuz Yazı
Bayram âdetleri kentleşme süreçlerinden ne kadar etkilendi?

İçerik

Kültürel kodların milletler üzerinde derin izleri vardır fakat bu, milletlerin nostalji ile yaşayacağı anlamına gelmez.

Bayram zamanlarında “Nerede o eski bayramlar?” diye çokça yakınmaya tanık oluruz. Oysa toplumsal değişim adetlerin değişiminin zeminini hazırlar.

Bayram adetleri İslam’ın uygulamalarından kaynaklıdır. Hz. Peygamber’in sünneti, bugünkü davranışlarımızın kodlarını oluşturmaktadır. Bayram adetleri de böyledir.

İslam düşüncesinin teşekkül devrinde oluşan dini yaşam kültürü Medine, Şam, Bağdat ve Maveraünnehir tecrübesi yaşadıktan sonra Doğu’dan Batı’ya, Buhara’dan Bosna’ya kadar adetler üzerinden aktarılarak yaşanmıştır. Dini düşünce ve uygulamalar, kültürle bütünleşen adetler binlerce yıl yaşamaya devam etmiştir.

Tarihsel süreçte İslam medeniyetinin kurumsallaşması kentlerde yerleşik bir kültürün oluşmasına yol açmıştır. Buhara, Semerkant, Taşkent ve Türkistan’da kozmopolit kültürlerle İslam’ın değerleri bir sentez oluşturmuş, bu yeni medeniyet değerleri insanlığın ortak değerine dönüşmüştür.

Bu sebepten dolayı günlük adetler üzerinden aile içi davranışlar ile toplum yaşamındaki davranışlar binlerce yıl yaşanmaya, nesilden nesle aktarılmaya devam etmiştir.

Bir taraftan yerleşik kentlerde bilim ve kültür kendini yeniden üretmeye devam ederken Türklerin Doğu’dan Batı’ya doğru başlattıkları seferler sayesine bu adet ve görenekler Batı’ya taşınmış; Anadolu kentlerinde, İstanbul’da ve Batılı kentlerde yaşamaya devam etmiştir.

Taşkentli bir mimar ve ustabaşı İznik’te Osmanlı medresesini inşa ederken İbnü’l Arabî ekolünden gelen Dâvûd-i Kayserî medrese programını hazırlıyordu. İslam dünyası tasavvuf geleneği ve göçler sayesinde tecrübe değiş tokuşunda bulunuyor, birbiri ile konuşabiliyordu. Bu durum, seyyaliyet kültürün canlı bir şekilde gelişmesini ve toplumda kökleşmesini sağlıyordu.

Konumuzu bayram adet ve gelenekleri ile sınırlandıracak olursak: Bayram namazı, İslam dünyasının bütün ülkelerinde coşkuyla yaşanmaya devam ediyor. Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı hâlen Müslümanların manevi sembolleri olarak varlığını sürdürüyor.

Kurban Bayramı’nda aileler kurban kesmeye devam ederken kurban ibadetinin küresel ve misyona dayalı bir yönü daha ortaya çıktı. Bugün birçok vakıf ve dernek, Anadolu insanının kurbanlarını yoksul Afrika ve Asya ülkelerine bağışlayarak İslam kardeşliğinin ve dayanışmasının temellerini de atmış oluyorlar.

Helalleşme ve küslerin barışması geleneği eski bayramlarda bir toplumsal baskı konusu idi. Örneğin küslüğün üç günü ya da bir bayram süresini geçeme-yeceğine dair bir adet vardı. Küçük yerleşim yerlerinde bu gelenekler kanaat önderleri ve imamlar eliyle yürütülürdü. Bugün bunlar, zayıflamış gelenekler olarak da olsa varlıklarını sürdürüyor.

Kentleşmenin getirdiği şartlar ne olursa olsun aileler bir araya gelip bayram coşkusunu yaşamaktadırlar. Yine hazırlıklar yapılır, güzel elbiseler giyilir, kurbanlar kesilir, ikramlar yapılır, bayram coşkusu yaşanır. Bayramlar, çocuklar için ayrı bir coşkuya dönüşür.

Aileler eskisi gibi bir arada yaşadıkları için bayram günleri sıla-i rahim yapılır ve büyüklerin elleri öpülür. “Artık bayramlarda insanlar tatile çıkıyorlar” eleştirisi de büyük oranda haklı bir eleştiri değildir. Zira insanımızın çoğu Anadolu illerine, yani kendi köklerine doğru seyahat etmektedir. Birçok ailenin de tatil beldelerinde kurulu bir düzeni var.

İslam kültürünün neşvünema bulduğu dönemlerde bayram günlerinde şehirlerde devlet adına kutlamalar yapılır; padişah selamlıkları, ihtifaller kitaplardan okunurdu. Oysa modern dönem şehirlerinde bu büyük coşkuyu tekrar yaşamak zordur.

Ancak İslam dünyasında devam eden bir adet var: Sünnet olduğu üzere şehir halkının tamamına yakını bayram namazını açık havada tek bir mekânda kılar. 2010 senesinde bazı yardım kuruluşları ile birlikte Sudan’a gittiğimizde Nyala kentinde bayram namazını stadyumda kılmıştık. Bir stadyum dolusu insanı huşu içinde birlikte namaza dururken görmek insana bambaşka bir manevi hissiyat ve coşku veriyor.

Bu yardım kuruluşları arasında İnsani Yardım Vakfı (İHH), Deniz Feneri, Avrupa Millî Görüş Teşkilatı, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı gibi birçok vakıf ve dernek vardı. Bir bayram gününde dünyanın öbür ucunda bu dayanışmaya tanıklık edince “Türkiye yardım kuruluşları eliyle küreselleşiyor” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.

Modern kent olgusu, birçok adet ve geleneğin değişmesini ve yeniden şekillenmesini beraberinde getirmiştir. Nostalji yapmak güzeldir fakat yeni hayat tarzının sunduğu imkânlar muvacehesinde dini hayatın kendisini yeniden üretmesi gerekmektedir. Sanayileşme ve göçler, kente dair birçok olguyu kökünde sarstı. Dini düşünce ve dindarlık kentte kendisini yeniden üretecek ve “Ah o eski bayramlar!” demeden bugünün bayramlarını daha anlamlı hâle getireceğiz.

Kültür, bir milletin temel kodlarıdır; sökülüp atılmaz, şekil ve mecra değiştirerek yaşamaya devam eder.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
İhsan Aktaş