‘Ben de Filistinli olsaydım, kesin terörist olurdum’
İsrail’in ünlü gazetesi Haaretz’in son derece cesur, hak bilir, vicdan sahibi bir yazarı var: Gideon Levy. Daha önce bu sütunlarda ben ve birçok yayında başkaları, bu İsrailli yazarın Filistin meselesine ilişkin, İsrail hükumeti ve silahlı kuvvetlerini kınayan yazılarından örnekler verdik. Levy’nin geçtiğimiz Pazar günü “İsrail Zalimlik, Şiddet ve Kayıtsızlık Çukuruna Düştü. Şu Halimize Bir Bakın” başlıklı yazısı, yine yazan-çizen ve okuyan herkese alınması gereken derslerle dolu. İmkan olsa, yazıyı aynen alırdım buraya.
Hatırlarsanız, geçen hafta Cuma günü, İsrail, Cenin Mülteci kampının “Güvenli Bölge” ilan edilmiş bir kesimine hava saldırısı düzenlemiş ve 8 masum sivil şehit olmuştu. Levy, bu kişilerden 5’inin cenazesinin İsrail askerlerince kaçırıldığını ve “öldürülen teröristler” olarak ilan edildiğini yazıyor. Levy, kamptaki Filistinlilerden tanıdığı birini arıyor ve kamptaki durumu soruyor. Şu kişi şöyle diyor Levy’ye:
“Durumumuz 2002’deki Savunma Kalkanı Operasyonu’ndaki yıkımdan daha kötü. Askerler her zamankinden daha şiddetli ve acımasızdı. Onları seyreden küçük çocukları bile dipçiklediler, kafalarını kırdılar.”
Bu Filistinli, Levy’ye, “Gazze’deki savaş İsrail’in ruhu, İsrail askerinin ruhu haline geldi” ifadesini kullanıyor.
Gideon Levy, yazısında, Filistin yanlısı uluslararası eylem grubundan Ayşenur Ezgi Eygi’nin katledilmesine de uzunca bir bölüm ayırıyor; Ayşenur ve arkadaşlarının bulundukları noktada herhangi bir protesto bulunmadıklarını, daha önce hep yaptıkları gibi İsrail askerine veya polislere müdahale etmediklerini hatırlatıyor. Genç kadının uzaktan, bir keskin nişancının ABD malı tüfek ve Amerikan yardımı özel mermiyle vurulduğunu, ABD Dışişleri Bakanı’nın “Olayın nasıl olduğunu bilmiyoruz” diyerek adeta cinayeti temize çıkarttığını kaydeden Levy, oysa olayın nasıl olduğunun videoları ve ses kayıtlarıyla ABD Dışişleri Bakanı’nın açıklamasından 12 saat önce belli olduğunu yazıyor. Levy, şöyle devam ediyor:
“Başkan Joe Biden, Goldberg-Polin ailesini aradığı gibi kadının ailesini aramadı; Ezgi Eygi, Hamas’ın kaçırıp infaz ettiği Hersh Goldberg-Polin gibi, Amerikan kahramanı ilan edilmedi. Bütün bunlar sıradan olaylar gibi oldu. İsrailliler farkına bile varmadan, esnedi. İsrailliler, Ben-Gvir’e bir avuç kum atan genç Yahudi kadının yerlerde sürüklenerek ve tekmelenerek tutuklanmasına belki daha fazla üzüldü. Cuma günü Cenin mülteci kampında, Karyut’ta, Beita’da ve Megiddo Hapishanesinde yaşananlara bakın; ve bizim sonunda ne hale geldiğimizi görün.”esur yazar Gideon Levy, bir kere daha adalet, merhamet ve vicdanın her yerde, hatta İsrail’de bile bulunabileceğini gösteriyor.
Başlıktaki, Filistinli her gencin terörist olabileceği ifadesine gelirsek…
3 Ocak 2009’da Gazze’nin yeniden işgal edilmesi emrini veren, 2 binden fazla Filistinlinin ölümü, 46 bin binanın yıkılması ve 100 bine yakın Filistinlinin evsiz kalmasına sebep olan, daha önce 4 yıl başbakanlık yaptıktan sonra partisi seçimde çoğunluğu kaybedince koalisyonda savunma bakanı olan Ehud Barak’ı hatırlar mısınız? Netanyahu’ya karşı, seçimi 1999’da kazanmış ve başbakan olmuştu. Bu sırada devam eden İkinci İntifada hareketine karşı, en şiddetli karşılık, Barak zamanında verilmişti. İsrail askerlerine taş atan çocuklara, gerçek mermilerle karşılık verilmiş; 100’den fazla çocuk öldürülmüştü.
Netanyahu’nun hükumetinde savunma bakanı iken, Netanyahu’nun bugün yaptığı gibi Gazze’yi işgal ederek tamamen yıkmış olan Ehud Barak, yukarıda yazısını aktardığım Gideon Levy’ye, 1998’de bir mülakatında, şöyle demişti:
“Eğer yaşı genç bir Filistinli olsaydım, kesin terörist gruplardan birine katılırdım.”