Beton dökülen kuyular
Türkiye gündem sıkıntısı çekmeyen bir ülke. Hal böyle olunca, normalde çok ses getirmesi gereken birçok gelişme kamuoyunda hak ettiği ilgiyi görmüyor.
Enerji Bakanı Fatih Dönmez’in Diyarbakır’da günlük 3 bin varil petrol çıkarmaya başladığımız Varınca-1 kuyusuyla ilgili olarak yaptığı açıklamadan bahsediyorum. Bu kuyu 1980’lerin başında üzerine beton dökülerek kapatılmış. Oysa o dönemde de ekonomik açıdan kârlı bir kuyuymuş! Kimse neden kapatıldığını bilmiyor. Varınca-1’i kapatanların hiçbiri bugün TPAO’da yok. Daha kaç tane kuyuyu “Burada petrol yok” diye kapattıklarını da bilmiyoruz.
Anadolu’nun birçok yerinde yöre halkından “Burada da petrol, doğal gaz bulundu ama üzerini kapattılar” diye başlayan hikâyeler duymuşluğum var. Varınca-1 örneğini okuyunca duyduklarımın hikâye değil bir Anadolu realitesi olduğuna iyice kanaat getirdim.
Bu ülkede yıllarca doğal gaz ve petrol aramaları yabancıların seçtikleri sahalarda İngiliz, Fransız ve ABD’li mühendisler eliyle gerçekleştirildi. Sondaj ve arama çalışmaları için milyonlarca doları ceplerine koyup, hiçbir şey bulmadan ayrıldılar Türkiye’den. Üvey evlat muamelesi gören Türk mühendislerin fikir ve öngörüleri ise dikkate bile alınmadı. TPAO’dan ayrılan ve kendi kurduğu firmayla enerji sektöründe girişimci olarak faaliyet gösteren çok sayıda mühendis var. Bu meseleyi en iyi onlar bilir.
Allah’tan artık büyük ölçüde kendi imkânlarımız ve personelimizle arıyoruz petrol ve doğal gazı. Türkiye’nin günlük petrol tüketimi 800 bin varil. Şu an bunun 65 bin varilini Anadolu’dan çıkarıyoruz. 27’si yerli, 12’si yabancı 39 petrol ruhsatına sahip şirket tam kapanma günleri dâhil hiç ara vermeden çalışmalarına devam ediyor. 2021’in ocak-ekim döneminde 19 milyon 859 bin 839 varil ham petrol çıkardık. Bunun yüzde 76’sını TPAO, yüzde 24’ünü diğer şirketler çıkardı.
Doğal gazda da durum fena değil. Ülke sınırlarında aynı dönemde yüzde 80’i TPAO, yüzde 20’si diğer şirketler tarafından olmak üzere 347 milyon 335 bin 631 metreküp doğal gaz ürettik.
Yabancıların tekelinden kurtarılan arama çalışmaları millileştikçe yeni müjdeler gelecek.
Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını ortadan kaldıracak yeni maden ve petrol haritası artık yabancıların değil bizim elimizde. Ege’den, Trakya’dan, Karadeniz’den ve Doğu Akdeniz’den umut veren haberler geliyor. Üstelik daha bu işin Doğu-Güneydoğu ayağı var. PKK’nın 10 yıl önce Hakkari’de bulunan petrolün çıkarılmasını engellemek için neler yaptığını unuttuk mu? Bundan sonra ne terör, ne kuyuların üzerine beton döken yabancılar Türkiye’nin yerin altındaki zenginliği üstüne çıkarmasına engel olamaz. Aramaya devam edeceğiz…
İmamoğlu Washington Post’a emanet!
Kim ne derse desin, İBB Sözcüsü Murat Ongun işini iyi yapıyor. İçişleri Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde terörle iltisaklı kişilerin güvenlik soruşturması yapılmadan işe alındığına dair teftiş çalışmalarını başlatınca son derece manalı bir tweet paylaştı: “Bu saatten sonra İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu millete emanettir!”
Siyasetten az buçuk anlayan herkes bu açıklamanın ne anlama geldiğini bilir. İmamoğlu hafiften geri düştüğü Cumhurbaşkanlığı adaylığı için yeni bir rüzgâr yakalamaya çalışıyor. Mağduriyet algısı her zaman iş yapar. Ongun da buradan yürüyor.
Ancak İmamoğlu ve ekibinin tek kozu bu değil. 21 Aralık’ta Washington Post’a verdiği demeç daha derin mesajlar içeriyor: “Her belediye başkanı İstanbul’u bir kez daha yönetmek ister. Ancak kararlar şartlara göre değişebilir!” Adam daha nasıl izah etsin gönlünde yatan aslanı? Yalnız keşke o şartların ne olduğunu da söyleseydi mülakatta. Mesela Kılıçdaroğlu’nun Kayseri’de kendisine verdiği “Aday olmayacaksın” mesajından sonra neden Washington Post’a konuşma ihtiyacı duyduğunu anlatsaydı. Bu arada İstanbul’da lüks bir rezidansta İmamoğlu’na çalışma ofisi açıldığı ve adaylık çalışmalarının buradan yürütüldüğü iddiası da var. Ekrem Bey belki bir sonraki Washington Post röportajında bu konuya da açıklık getirir.