Bir gün Netanyahu da Türkiye’de takas edilebilir…
Bu sözümü yabana atmayın.
Türkiye çok acayip bir ülke, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da öyle. Bazen büyük hayal kırıklıkları yaşatsa da bir bakıyorsun akıl almaz bir olaya imza atan yine o oluyor.
Bir yandan İsrail’e sürekli haddini bildirip, bu ülke yönetimini TERÖR DEVLETİ, Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu NAZİ KASABI ilan eden Erdoğan, öte yandan Hamas’ı vatanlarını savunan ve işgalden kurtarmak için direnen bir kuruluş olarak tanımlıyor. Bu yönüyle NATO, ABD ve tüm AB ülkelerinin ayarlarını bozabiliyor. İsmail Haniye’nin şehit edilmesinin ardından milli yas ilan etmesi ise sadece batılıların değil, onların Türkiye’de devşirdikleri gazeteci ve siyasetçi kılıklı, kolonize edilmiş aparatların da sinirlerini zıplatabiliyor.
Ama öte yandan bir bakıyorsunuz, tüm bu hengâme içinde Ankara’da, ABD, RUSYA, ALMANYA, POLONYA, NORVEÇ, BELARUS ve SLOVENYA arasında İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük casus takasını gerçekleştirecek organizasyonu yapabiliyor ve bundan alnının akıyla çıkabiliyor. Millî İstihbarat Teşkilatı MİT’in bu başarısı, Paris Olimpiyatları’nda eli cebinde ekipmansız atış yaparak gümüş madalya kazanan milli sporcumuz YUSUF TETİK’ten sonra dünyada en çok konuşulan olay haline gelebiliyor.
Türkiye dediğim gibi bağımsız ve milli dış politikasıyla ABD, Batı ve NATO’nun tüm ayarlarıyla oynarken, aynı zamanda en güvenilir ülke olduğunu da kanıtlamaya devam ediyor. Bu anlamda tüm bu Garp cephesi, dünyadaki diğer kanatta yer alan ülkelerle ilişkilerinde Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ne kadar muhtaç olduklarını yeniden idrak ediyorlar. Tıpkı Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşın ilk zamanlarında nasıl Türkiye dışişleri Bakanlığı Ukrayna ve Rusya Dışişleri Bakanlarını Antalya’da bir araya getirmiş, daha sonra heyetler arası görüşmelerin İstanbul’da yapılmasını sağlamış ise bu da aynı çizgide devam eden bir süreç.
Evet, Ankara’daki casus takasının ne kadar önemli olduğunu, Joe Biden ve Kamala Harris’in casusları uçağın kapısında karşılayıp sarılmalarından anladık. Keza Vladimir Putin’in de yine uçak kapısında inenlere sarılıp “Rusya’ya yemininize sadık kaldığınız için minnettarım” demesinden.
Yeniden anılara, geçmişe yolculuk yaptık böylece.
Tarihi gerçeklerden esinlenilerek çekilen casus takaslarını anlatan filmleri hatırladık.
Bu konuda soğuk savaş dönemini, dünyanın 1950’li yıllardan itibaren Varşova Paktı ve NATO Paktı diye ikiye bölündüğü yılları tek geçmek gerek. Bu iki paktı ayıran Berlin Duvarı ve iki tarafın casuslarının değiş tokuşunun gerçekleştiği Glienicke Köprüsü konuyla ilgili tüm tarih kitaplarının, filmlerin vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.
Havel nehrinin ayırdığı Berlin ile hemen yanı başındaki Postdam kentleri arasında ulaşımı sağlayan Glienicke Köprüsü nice casus takaslarına sahne oldu.
1962 yılı bu bakımdan çok önemli.
1960’da Adana İncirlik üssünden havalandıktan sonra Sovyetler Birliği hava sahasında düşürülen U-2 casus uçağından kurtulan ama esir alınan ABD pilotu Francis Gary Powers ile ABD’de tutuklu bulunan KGB ajanı Rudolf Abel’le Glienicke Köprüsü’nde takas edilmişti.
Haziran 1985’te çoğu CIA üyesi olan 30 ajan, köprünün tam ortasındaki sınırı belirleyen beyaz çizgiyi geçerek, tekrardan özgürlüklerine kavuştu.
Akıllarda en çok kalan son takas ise 11 Şubat 1986’da tarihinde gerçekleşti. Sovyetler Birliği’nde ihanet ve casusluk iddiasıyla 1977’de hapse atılan Yahudi kökenli rejim muhalifi Anatoli Şaranski ve üç batılı casus karı-koca, KGB ajanı olan Karl ve Hanna Koecher adlı Alman çifti ile takas edildi.
VE ESENBOĞA HAVALİMANI
Toplam 26 casusun takasının büyük bir titizlikle ve müthiş bir koordinasyonla, hiçbir aksaklığa sebebiyet vermeksizin tamamlanabilmesi, Türkiye’nin daha önce de yine aynı devletler arasında, geçtiğimiz yıllarda da Ukrayna ile Rusya arasında takas yaptıran ülke konumunda olması bir başka tarihsel gerçekliği de bize hatırlatıyor.
Yunus Emre’nin bir sözü vardır:
ZULÜMLE ABAD OLANIN AHIRİ BERBAD OLUR
Tarih kitapları zulümde sınır tanımayan Firavunlarla, Nemrutlarla, Karunlarla, Haçlılarla, Hitlerlerle, Stalinlerle, Pinochet’lerle dolu. Şu bir gerçek. Zalimle iş birliği yapan köle ruhlular ve benzeri güruhlar her zaman, bir süre bu imkânı bulurlar.
İsrail adlı terör devletinin başındaki Nazi Kasabı Binyamin Netanyahu için de aynı şey geçerli.
Şunu söyleyebiliriz.
Netanyahu denen soykırımcı katilin bir gün gelecek Esenboğa havalimanında takas edildiğini görebilirsiniz.
Bu kadarını söyleyelim ve noktalayalım.