Bir kıvılcım yeter!
Voltaire, Micromegas adlı eserinin “Scarmentado’nun Seyahatlerinin Öyküsü” adlı bölümünde Hıristiyanlığın yayılması için İspanyolların güneyde, İngilizlerin de kuzeyde kâfirleri dine döndürme adına 10 milyon insanı boğazlayıp yaktığını ve boğduklarını anlatır.
Voltaire, bu eseri yazdığında Haçlı Seferleri’nin üzerinden yüzyıllar geçmiştir ve 1700’lü yılların başlarıdır.
Rönesans’ın meyveleri yenmekte, sömürgecilikle birlikte yükselen otomasyon ile kapitalizm giderek hayatın ve dünyanın egemeni olmaktadır.
Sömürgecilikle dünyanın dörtte üçüne hâkim olan Batı ve Hıristiyanlık, Sovyetler Birliği, Çin gibi ülkelerde pratiğe geçen sosyalizmin yükselişiyle birlikte 20. Yüzyılın başlarından itibaren ciddi bir sarsıntı geçirdi. Ancak sosyalist ülkelerde demokrasi ayağının sakat kalması yüzünden geçen yüzyılı yine kazançlı kapattı.
Amerika ve İngiltere 19. Yüzyıl’da soykırıma tabi tuttuğu milyonlarca “Yerli kâfir” Kızılderililerin vebalinden kurtulmak istercesine Alman Nazilerinin 5 milyonunu temerküz kamplarında sabun yaptığı Yahudilere Filistinlilere ait topraklar üzerinde bir devlet kurdurdu. Onları gelecekteki düşmanlarının (Müslümanların) tam ortasına müstahkem mevki olarak yerleştirdi. Artık Benî İsrail onların bekçisi, onlar da hamisiydi. Çünkü bu coğrafya, yani Mezopotamya, ihtiyaçları olan petrollerin yüzde 70’ini ihtiva ediyordu topraklarının altında.
Daha 30 yıl önce olmayan kimyasal silahları gerekçe göstererek Irak’ı darmaduman edip 1,5 milyon insanı öldüren de onlardı. Bu katliam hiç yokmuş gibi davranan da yine onlar.
Devam edecekleri belliydi. Bu yüzden 10 yıl önce psikolojik Haçlı Seferi başlattılar Müslümanlara karşı. Kurdukları DEAŞ’ın vahşeti ile Müslümanları ruhen yıpratmak, tüm dünyada, bu arada kendi ülkelerinde Müslümanlara sıcak yaklaşan insanların zihninde “Müslümanlar barbardır” algısını oluşturmak için her türlü senaryoyu yazdılar. Hatta stüdyolarda kelle kesme görüntülerine kadar vardırdılar işi. “Sünni DEAŞ”ın hükmü biterken yerini “Şii Haşdi Şâbi” adlı örgüt aldı. Bu oyunu gören Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Ben ne Sünni, ne de Şiiyim. Ben Müslümanım” dedi.
HAMAS’ın saldırısıyla yeniden “Mağdur Yahudi” olmak istedilerse de 17 Ekim’deki hastane bombalayarak katlettikleri siviller ve binlerce çocuk, gözlerini kan bürümüş vahşilerin gerçek yüzünü dünyaya gösterdi. Bu kez kimseye yutturamadılar.
Şimdi psikolojik savaş bitti, aradan neredeyse 1000 yıl geçtikten sonra YENİ BİR HAÇLI SEFERİ başladı.
Hem de fiili olarak.
İsrail’in arkasında hizalanan küresel güçlere bakın.
Bu topyekûn saldırı hazırlığını, yeni bir dünya savaşına çevirmek için tüm kışkırtmaları yapmaktan geri durmuyorlar.
Şimdiye dek hep komplo teorisi denilerek aşağılandı ama adamların dininde var bu.
İsrail bir din devleti.
Anayasası bile yok. Nasıl olacak? Laiklik ilkesini koyabilecekler mi bizim gibi? Şu anda iktidarda Yahudi dinci partilerle Netenyahu’nun ittifakı var.
Bakın Netenyahu’nun açıklamasına, anlayın amacı.
“Artık tek bir amaç için bir araya gelmenin zamanıdır; Zafere ulaşmak için hızla ilerlemek. Ortak gücümüz ile haklılığımıza ve Yahudi halkının ebediliğine olan derin inancımızla Hamas’a karşı YEŞAYA KEHANETİNİ göreceğiz.”
Neymiş Yeşaya Kıyameti diye bakıyorsunuz.
Yeşaya kitabı, Tanah’taki Son Peygamberlerin ilk kitabıymış. Kitaptaki 66 konudan ilk 39’u günahkâr Yehuda Krallığı’nın ve Tanrı’ya karşı gelen her ulusun yıkılacağı kehanetinde bulunurken, son 27 konu Tanrı’nın ihtişamı altında İsrail ulusuna ait yeni bir krallık kurulacağı kehanetinde bulunmaktaymış.
Alın bu da kehanetten bir bölüm.
“Ülkenden şiddet, sınır boylarından soygun ve yıkım haberleri duyulmayacak artık. Surlarına kurtuluş, kapılarına Övgü adını vereceksin’(Yeşaya 60:18).”
Netenyahu yalnız değil.
ABD’de Evanjelist Hristiyan Mega Kilise (Mega Church) kurucusu John Hagee vaazında “İsrail, Tanrı’nın seçilmiş topluluğudur. Kıyamete yakın Tanrı, ne Washington’a, ne Berlin’e inecek. Tanrı Kudüs’e inecek. İsrail’e ne yaparsanız Tanrı da size onu yapacak. İsrail’e yardımı keserseniz Tanrı da Amerika’ya yardımı kesecek. Şu an Amerika’nın yapması gereken Tahran’ı yerle bir etmektir” diyor.
Bu sapkın Vaiz’i dinleyenler arasında Amerikan kongre üyeleri Ted Cruz, Tom Cotton, Tom Emmer, İsrail’in BM büyük elçisi Gilad Erdan ve Amerika eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da var.
Şiddetle bir DİN SAVAŞI istedikleri belli.
Rusya Hamas heyetini kabul etti ve Türkiye gibi meşruiyetini ilan etmiş oldu. Çin, Filistin halklarının yanında olduğunu açıkladı.
Batı ve ABD çılgınlığı zirveye taşımakta kararlı görünüyorlar.
Blöf mü yoksa kararlılık mı?
Hiç önemi yok, bir tetikleyici yeter.
Dikkat!
Türkiye arabulucu ve güç odaklarını dengede tutma yolundaki tutumunu sürdürmeli ama çok zor bir sürecin içinde olduğumuzu ve kıvılcımı Türkiye’ye sıçratmamak gerektiğini de bilmeliyiz.