Biz depremle, Masa’yla, yalan haberle uğraşırken…
Depremin sadece 45 binden fazla yurttaşımızı hayatından, 2 milyon insanı evinden-barkından ve bütün ülkeyi huzurundan eden acısı sürürken, iç siyasetin kafa karıştıran fırtınası geldi. Bunların hepsinin geri planında ise giderek ciddi bir hal almaya başlayan “yalan haber” fırtınası devam ediyor. Son bir ayda, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan okuduğum her üç sosyal medya mesajından ikisi, birilerinin kasıtlı yaydığı yalan haberin yalanlanmasına ilişkin. Bu dayanılır bir saldırı değil. Saldırının hedefi sadece bir siyasal iktidar değil; bütün ülke, bütün ulus ve halkın maneviyatı. Her deprem bölgesinde sıkıntı olur; böyle asrın depremi değil, can kaybına yol açmayan depremlerde bile yerleşim yerlerinde sıkıntılar olur. Ama böyle bir şey olmadığı halde, Hatay’da su sıkıntısı olduğuna ilişkin ve afet sonrası durum yönetimini başarılı bulanların öfkelenmesine yol açan haberin yalan olduğunu anlamak, rahatlamıyor, tam tersine, karşı karşıya olduğumuz saldırının boyutunu göstermesi açısından yeni bir sıkıntının kaynağı oluyor.
Bu sorunlar bizi sıkıntıdan sıkıntıya süreklerken, hafta sonu, ABD’nin yeni Genelkurmay Başkanı, ABD Kara Kuvvetleri’nin dört yıldızlı tek orgenerali, Mark Milley, Suriye’ye “önceden açıklanmayan” bir seyahat yaptı. Seyahatle ilgili duyuruda, Amerikalı generalin tam olarak nereye gittiği ve kimlerle görüştüğü belirtilmiyor; sadece kuzeydoğu Suriye’de bir Amerikan üssünde, “DAEŞ’e karşı savaşta Kürtlerin önderliğindeki Suriyeli ortaklarımızla operasyonun sekizinci yılında bir durum değerlendirmesi yapıldığı” ifade ediliyor. Bir İsrail gazetesinin Web sitesinde ise Org. Milley’’in kendisiyle birlikte seyahate katılan gazetecilere “Amerikan kuvvetlerinin ve Kürtlerin önderliğindeki Suriyeli ortaklarımızın DAEŞ’in yenilgisinin kalıcı olmasını sağladıklarına inandığını söylediğini” yazdı.
ABD’nin resmi söyleminde DAEŞ’i karşı savaş dedikleri, olmayan operasyonda önderlik yapan Kürtler, PKK’nın oradaki uzantısı YPG, “Suriyeli ortaklar” dedikleri ise PYD’dir ve iki örgütün de Suriye ve, Suriyeli Kürtlerle hiçbir ilgisi yoktur. Birisi, doğrudan doğruya PKK’nın oradaki uzantısıdır ve başında PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın evlatlığı, birçok isimle tanınan ama gerçek adı Ferhat Abdi Şahin olan, Türkiye’nin kırmızı listesinde bulunan bir teröristtir. ABD, önce Irak’ı sonra Suriye’yi üçe bölerek buralarda bir Kürt devleti kurma projesini hayata geçirdiğinde, önce ortaya “Suriye’nin üçte birini ele geçirerek ve petrollerine el koyarak Suriye’de bir İslam devleti kuran ISIS/ISIL/DAEŞ masalı” atıldı; Türkiye “Peki bu İslamcı teröristleri birlikte ortadan kaldıralım” dediğinde ise “Biz bunları buradaki Kürt kuvvetleri ile yapacağız” denildi. Sonra ortada ne esir ne de ceset bırakmadan DAEŞ yenildi ve yerini resmi adı Kuzey ve Doğu Suriye’deki Otonom Yönetim (AANES veya kısa adıyla Rojava bölgesi) aldı.
Kısa bir süre sonra, ABD genelkurmay başkanının sözde Rojava bölgesi yöneticilerinin ve Abdullah Öcalan’ın evlatlığı Ferhat Abdi Şahin’le el sıkışırken fotoğrafları yayınlanır ve böylece müttefikimiz, dostumuz ABD’nin Suriye’yi bölme planında nasıl kararlılıkla ilerlediğini hep birlikte görürüz.