Boğaziçi’nde `Mayıs 68` kurgusu
Son günlerde Boğaziçi Üniversitesi’ne Melih Bulu’nun rektör olarak atanmasının ardından bir kesim öğrenci ve öğretim görevlisi tarafından başlatılan kitlesel tepki hareketi, kısa zamanda Gezi Parkı olayları gibi siyasileştirilip gerçek amacından saptırıldı.
Öğrenci ve öğretim görevlilerinin rektörün atanma şekline gösterdikleri tepki, demokrasinin bir parçası olduğu kadar, asıl üzerinde durulması gereken nokta, meselenin gerçekten “rektör” olup olmadığı.
Bu konuyu derinlemesine araştırmak için -tıpkı zamanında Gezi Parkı olaylarında gerçek meselenin “ağaç” olup olmadığını sorguladığım gibi- günlerdir sosyal medyadaki tepki ve eleştirilerin içeriğini takip ediyorum. Melih Bulu’nun şahsının hedef alındığı, rencide ve linç edildiği binlerce yorum arasında dikkat çekici sorular da mevcut: Örneğin, üzerinde sıkça durulan sorulardan biri, Melih Bulu’nun Boğaziçili’lere yönelik olarak hazırladığı ilk mektubunda Ayşe Buğra’ya da atıfta bulunduğu için, Buğra’nın eşi Osman Kavala’nın durumu hakkında ısrarla ne düşündüğünün sorulması.
Üniversite öğrencilerinin tepkilerine gelince, ülkenin en prestijli kurumlarından biri olarak kabul edilen Boğaziçi’nde çok aklı başında, talep ve şikayetlerini doğru kelimelerle ifade eden gençler olduğu gibi, yaşanan hareketlenmeden istifade ederek “ayaklanma, direniş, devrim” gibi gizli hayallerini ifşa eden, gerçekten Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyup okumadığı kolayca tespit edilemeyen genç profiller de mevcut.
1968 Mayıs olayları
Bu gençlerin yazıları, çok tehlikeli bulduğum tarihsel referanslar da içeriyor. Bunlardan kuşkusuz en önemlisi de Fransa’da 1968 yılının Mayıs ayında gerçekleşmiş olaylar ve yol açtığı sonuçlar.
Paris’in Nanterre Üniversitesi’nde öğrenciler ve yönetim arasındaki anlaşmazlıklar sonucunda cereyan etmiş öğrenci hareketleri ile başlayan, daha sonra ise işçilerin eylemlere destek vermesiyle önemli siyasi sonuçlara yol açmış Mayıs 68 olayları, Fransa’da etkileri halen süren sosyo-kültürel bir değişime sebep oldu.
Konformizm karşıtı ve cinsel özgürlük talebindeki “özgürlükçü” gençlerin katı “ahlakçı” olarak algıladıkları yetişkinlere, sosyal ve siyasi değerlere karşı başlattıkları ayaklanmalar öyle önemli bir boyuta ulaştı ki Fransa’da Meclis lağvedilerek erken genel seçim kararı alındı ve Mayıs 68 olayları bütün dünyayı etkisi altına aldı.
Bu olaylar Fransız toplumunu, ahlaki değerlerini, yaşam tarzını ve gençliğini kökten şekillendirerek etkiledi.
Mayıs 68 olayları ile benzerlikler
Peki Mayıs 68 olayları ışığında, PKK, DHKP-C terör örgütlerinin Boğaziçi Üniversitesi’nde başlatılmış eylemlere destek vermesi, eylemlerde gözaltına alınan 17 kişiden 15’inin öğrenci olmayıp bazılarının PKK destekçisi MLKP (Marksist Leninist Komünist Parti) terör örgütü ile irtibatının tespit edilmesi bir tesadüf müdür?
Sosyal medyada birçok gence dayatılan “özgürlük” konuşmaları, bana sosyal medyada iletilmiş “Unutmayın ki her an bizler ve Gezi, bir nefes gibi ensenizdeyiz. Özgürlüğümüzü geri alana kadar” mesajı, İlker Başbuğ’un tam da muhalefet “erken seçim” çığırtkanlığı yaparken merhum “Adnan Menderes erken seçime gitseydi, darbe olmazdı” şeklindeki imaları bir tesadüf müdür?
Ya ana muhalefetin beyni ve tetikçisi haline gelmiş CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun eylemleri organize hale getirmek için verdiği desteğe ne demeli?
Peki ya “Boğaziçi direniyor” sloganı ve komünizmi çağrıştıran yumruklu logo?
Fransa’da 1968 yılında işçilerin de desteğiyle çığ gibi büyümüş ve erken seçime yol açmış öğrenci hareketlerinin bir benzerinin Boğaziçi Üniversitesi’nde de kurgulandığı aşikar.
Ülkenin en iyi üniversitesilerinden birinde, gençler, “baskıcı”, “dayatmacı” olarak lanse edilen hükümete karşı ayaklandırılmaya çalışılıyor.
Sadece rektör atanması konusunda şikayetlerini ifade eden öğrencilerin sesi bir hayli kısık çıkarken, gizli siyasi emellerini istemese de belli eden çevrelere mesajım basit: Kurgunuzu görüyoruz, sizleri tanıyoruz.
Bu vatan öyle bir vatan ki onu kilometrelerce ötede bile müdafaa edenler olduğu müddetçe, sizlere gençlerimizi de Devletimizi de yedirtmeyeceğiz.
Bir kez daha BAŞARAMAYACAKSINIZ!