BrunSON’ mu?

Okuduğunuz Yazı
BrunSON’ mu?

İçerik

12 Ekim 2018 Cuma – İstanbul

Beklenen son dakika haberi ajanslara düşüyor. Rahip Brunson davasında karar verildi. Herkesin merakla beklediği mahkeme kararı, sıcağı sıcağına yapılan ilk değerlendirmelerde farklı tepkiler aldı. Olumlu, olumsuz bütün tepkileri tarafsız bir gözle takip ettim ve gördüğüm kadarıyla tepkiler üç ana grupta oluştu.

Çok büyük bir farkla çoğunluk olan birinci grup verilen kararı Türk Adaletinin aldığı bir karar olarak gördü ve saygı duydu. Birçok siyasi, hukukçu, akademisyen, gazeteci ve uzmanın yer aldığı bu grubun verdiği tepki gelinen noktayı böyle gördü.

Bir kesim verilen cezayı az buldu ve bu durum karşısında duyduğu üzüntüyü çok büyük bir samimiyetle sosyal medyada paylaştı, alınan kararın vicdanları yaraladığını ifade etti. Keza Sayın Devlet Bahçeli’de bu grubun üyelerinden. Sayın Bahçeli sosyal medya hesabından paylaştığı mesajında tahliye kararının milli vicdanı rahatsız ve huzursuz ettiğini belirtti.

Bu grubun tamamının duygularına saygı duyuyorum ve adım gibi biliyorum ki bu grupta yer alan bütün kardeşlerim büyüklerim, küçüklerim yüreklerinde vatan sevgisinden başka hiçbir şey olmadığı için, bu sevginin verdiği hassasiyetten dolayı ve bununda ötesinde Amerika’nın yaratmış olduğu kin ve nefretten dolayı kararın vicdanları yaraladığını düşündüler. Bu yüreklerden geçen duyguyu çok iyi anlayabiliyorum ve çokta büyük saygı duyuyorum.

Ancak ikinci grup ne derse desin birinci grubun da bu duygu ve düşünceleri büyük bir anlayışla karşıladıklarını çok net biliyorum. Ne demiş atalar “Et tırnaktan vazgeçmez!”

Üçüncü ve son kesim ise pusuya yatmış bekleyen ve fırsat bu fırsat diyerek olayı hemen provoke etmeye başlayan görevli gruptan oluştu. Hemen harekete geçen gurup sosyal medya da iftira ve yalan dolu saldırılarına başladı. Bu grupla ilgili buradan itibaren tek bir kelime yorum bulamayacaksınız. Çünkü bu grup zaten uzun süredir bütün milletin ve benim gözümde yok hükmünde muamele görmekte.

Şimdi gelin; gönülleri, fikirleri ve yürekleri bir olan birinci ve ikinci grup üyeleri bir araya gelerek sakin bir kafa ile bu olayı hukuki açıdan, siyasi açıdan bir de şu ana kadar hiç konuşulmayan istihbari açıdan değerlendirerek sağlıklı bir analiz yapalım ve analizimize de hukuktan başlayalım;

Hukuki Boyut;

Yazıya konu olan davayı tüm önyargılarından arınmış, tarafsız bir gözle hukuki açıdan değerlendirmeye başlayalım. Bilindiği gibi bu davanın ortasında yabancı uyruklu bir kişi var ve bu kişi hakkında başlatılan soruşturma ve bu soruşturma sonucunda da açılan bir dava var. Hatırlanacağı gibi Brunson 09 Aralık 2016 tarihinde bu soruşturma kapsamında tutuklandı.

Tutuklama gerekçesi ise “Örgüt üyesi olmasa da örgüt adına suç işlemek ve casusluk maksadıyla devlete ait gizli bilgi ve belge temin etmek”. Elde edilen delillere istinaden de bu suçlardan hazırlanan iddianame mahkemeye sunuldu. Mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucunda da hakkında iddia edilen suçları işlediği kanaati oluştuğundan 3 yıl 1 Ay 15 Gün hapis cezasına çarptırıldı. Verilen cezayı ve yattığı süreyi göz önünde bulunduran mahkeme sanığın tahliyesine karar vererek dosyayı onanmak üzere Yargıtay’a gönderdi.

İşte mahkemenin aldığı bu tahliye kararı sonucu bir anda sanki rahip aklanmış gibi bir hava oluştu.
Hal böyle olduğu için bazı noktaları tekrar vurgulamakta fayda olduğunu düşünüyorum. Öncelikle vurgulanması gereken husus, Rahip denilen bu kişinin asla suçsuz olmadığı mahkeme tarafından da suçsuz görülmediği hususudur.

Mahkeme Rahip kılığına girmiş bu casus hakkında karar verirken kişiyi beraat ettirmemiş, tam tersi isnat edilen suçları işlediğine kanaat getirerek üç yıl ceza ile cezalandırmıştır. Cezanın azlığı eleştirilebilir, miktar ve dolayısıyla alınan karar vicdanları yaralamış olabilir. Ben şahsen bu konuda bütün duyarlı ulusumuzun aynı vicdani noktada buluştuğunu söyleyebilirim ancak yine hatırlamakta fayda var bu kararın alınmasında tanıkların önce verdiği ifadelerini geri çekmelerinin payı çok büyük olmuştur. Mahkeme neticede elde mevcut delilleri değerlendirerek karara varıyor.

Hepsinden önemlisi; rahip denilen Brunson’un casus olduğu yönünde kimsenin en ufak bir şüphesi yok. Tekrar söylüyorum benim nezdimde bu kişi asla rahip değil, bu kişi asla masum değil, bu kişi birçok kirli ve karanlık ilişkiler içine girmiş bir casus. Dolayısıyla bu alçağın vicdanlarda aldığı ceza çok daha ağır. Gelelim işin siyasi boyutuna.

Siyasi Boyut

Amerika bu kişi ile ilgili cezaevine konduğu günden beri elinden geleni ardına koymadı. Başkan seviyesinde bakan seviyesinde meclis seviyesinde netice alamayınca Avrupa da ürettiği etki odaklarını devreye sokarak, zaman zaman ricayla, zaman zaman tehditle Türkiye’ye ayar vermeye çalıştı. Hatta daha da ileri giderek resmi ortamlarda kürsülerden “şu gün salacaksın!” diyerek gün kestiler.

Elbette köklü devlet yapısına sahip Türkiye’ye bu tehditlerin hiç biri sökmedi. Bu uğurda inanılmaz çaba gösteren ne ABD Başkan’ı Trump’ın ne de yanında ki havarilerinin bu konuda mektubu okunmadı. Sonuçta bir hukuk devleti olan Türkiye kendi esasları doğrultusunda süreci götürdü. Bütün bu yaşananları yok sayarak mahkeme kararını acımasızca eleştirmenin, onurlu bir duruşla süreci bugüne getirenlere karşı büyük haksızlık olacağı kanaatindeyim.

Türkiye çok daha ciddi ve çok daha önemli alanlarda inanılmaz mücadeleler yürütüyor, birbirinden farklı farklı konularda kimsenin tahmin edemeyeceği korkunç savaşlar veriyor. Tüm bu bilgiler ışığında birlikte sorgulayalım. Bu mücadelelerden yılmamış, bıkmamış, usanmamış, her türlü tehdit ve engele rağmen yolundan dönmemiş Türkiye rahip kılığına girmiş bu casustan mı çekinecek. Onca okyanusu aşan ve halen bu sularda varlık savaşı veren Türkiye dere kenarında balık tutmaya çalışan bu aciz avcıya mı takılacak.

Biraz zamanda yolculuk yapalım ve Adana İncirlik üstünde görevli ABD’li asker William Theodis’i hatırlayalım. Bu kişi vakti zamanında alkollü direksiyona geçerek polis memurlarımızı ezmişti. Türkiye kanunlarına tabi olduğu halde kılına dokunulamamıştı. Sıradan bir Amerikalı askere dokunamayan Türkiye’nin bugün geldiği noktayı bir de bu yönüyle değerlendirmekte fayda var.

İddiam odur ki; Türkiye bugün ABD‘ye teklif etse ve milli savunma sanayinde tüm hamlelerimi durduruyorum yalnız benden Brunson’u istemeyeceksin dese alacağı cevabı ben sizlere söyleyeyim. “Binlerce Brunson sana kurban olsun, yeter ki bu sanayiyi durdur. !”

Şimdi akıllı olma zamanı! Şimdi büyük düşünme zamanı! Bir olacağız birlik olacağız, meseleye geniş pencereden bakacağız. Çünkü inanın çok kritik günlerden geçiyoruz. Geelelim işin istihbarat ayağına…

İstihbari Boyut;

Bana göre bu meselede esas dikkat edilmesi gereken husus şu ana kadar hiç konuşulmayan, kimse tarafından dillendirilmeyen bu husus olmalı yani istihbarat dünyası ve bu dünyada dönen işler. İstihbarat dünyasında dönen dolaplar insan aklının sınırlarını zorlayacak türdendir. Üstelik bu işler bütün dünya coğrafyasına yayılmış ve 24 saat esasına göre ara vermeksizin yürütülen işlerdir.

Böylesi gizemli dünyanın bir de kendine has kuralları sadece kendi içinde sakladığı kapalı bir işleyişi vardır. Hal böyle olduğu içinde böylesi kritik bir alanda faaliyet gösteren elemanlar ait olduğu ülkesi için son derece kıymetli elemandır. Zira bu kişilerin yetişmesinde çok büyük bir zaman dilimi ve emek söz konusudur. Durum böyle olduğu içinde karşı ülke tarafından yakalanan ajan konusunda ülkeler arasında zaman zaman türlü pazarlıklar, çeşitli takaslar olur ve bu pazarlıklar asla gün ışığına çıkmaz.

Çok özet olarak verdiğim bilgiler doğrultusunda konuyu birde bu yönüyle değerlendirelim ve bizi farklı bakış açısına getirecek soruları kendimize sorarak aklımızı ve vicdanımızı sorgulayalım.

– Siyasi, askeri ve ekonomik tüm dünya dengelerini yerinden oynatan ve bu konuda her türlü yıldırma ve engelleme girişimlerine rağmen saldırılara gözünü kırpmadan karşı koyan, karşı cenaha ölümcül yaralar açarak adeta diz çöktüren Türkiye böylesi basit bir konunun üstesinden gelememiş olabilir mi?

– Suriye’de, Irakta bugüne kadar at oynatan ve Rusya dâhil hiçbir ülkenin karşısına çıkmaya cesaret edemediği, milyonlarca masum insanın katili ABD’nin karşına çıkma cesareti gösteren ve bugüne kadar da uyguladığı siyasetinde tavizsiz dimdik duran Türkiye, sıradan rahip kılığındaki bir casus konusunda diz çökmüş olabilir mi?

Tüm bunlar olmayacağına göre, kabuğunu yırtan ve küresel güç olma yönünde neredeyse finale yaklaşan bir ülke olarak Türkiye’nin bu konuda bizlerin bilmediği bir ülke menfaatini kazanmış olabilir mi? Türkiye’nin bu konuda bilinmedik bir kazanımı söz konusu olabilir mi?
Bu soruların cevabını zamanla öğreneceğiz, belki de çok yakın bir gelecekte, belki de kapalı kapılar ardında kalması gerektiğinden asla!

Ben bu ihtimallere yürekten inananlardanım. Çünkü devletime ve yönetenlere güvenim tam. Şu an bulunduğu ruh haliyle aşırı duygusal eleştirenler böylesi bir gerçekle yüzleştiğinde haksızlık ettiklerini düşünüp çok üzülebilir, Benden söylemesi…

Biraz sabır, olayları bir bütün olarak görelim, gelişmeleri bütünüyle değerlendirelim ve sabredelim, bekleyelim görelim.
 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Coşkun BAŞBUĞ