Bu ne şimdi?
Biz yazdık, çizdik. Defalarca uyardık; “yapmayın etmeyin” dedik. Dinleyen olmadı; bir kulaklarından girdi, diğerinden çıktı. Sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan da patladı. Salgın döneminde sergilenen bozgunculuğa veryansın etti…
Nasıl patlamasın ki! Sadece bir örnek vereceğim şimdi size. O bile insanı çileden çıkarmak için yeterli:
Hatırlayanlar var mıdır bilmem! Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfi Savaş, bundan bir süre önce ‘korona şov” yaptı. Peşine kameraları taktı, esnafı dolaştı, kapı kapı gezdi. Kendisine “Virüsü” hatırlatanlara da “Hiçbir şey olmaz. Türk’e bir şey olmaz” cevabını verdi.
Biz “tecritten” bahsederken, O gitti inadına esnafa sarıldı. Kundaktaki bebekleri sevdi. Hatta “Aman dikkat” diyenleri “Ekonomik ahengi bozmakla” suçladı. Üstüne bir de şu çağrıyı yaptı:
“Tüm Hataylıları, dışarıdan gelenleri, esnafımıza uğrayıp çay içmeye, alışveriş yapmaya bekliyoruz.”
Bu açıklamaları da ekranlardan bütün Türkiye’ye yayıldı…
Herkes elini vicdanına koyup cevap versin: Ne şimdi bu? Türkiye’nin korona ile yürüttüğü mücadelede bozgunculuk değil mi?
Üstelik dahası da var. Aynı kişi, geçtiğimiz gün tekrar ortaya fırladı. İktidarı, Hatay’da koronadan hayatını kaybedenleri düşük göstermekle suçladı. “7 kişi öldü, ama 2 gösterildi” ifadesini kullandı.
Kimse de sorup sorgulamadı. Bir Allah’ın kulu çıkıp, “Bu tabloda sizin geçtiğimiz günlerde yaptığınız açıklamanın ve çağrının payı var mıdır? Varsa ne kadardır?” sorusunu sormadı.
Sadece bu kadar değil. Daha neler var, neler?..
Hep birlikte gördük İstanbul’da yaşananları: Büyükşehir Belediyesi, toplu taşım seferlerini kısıtlayınca, son derece iç acıtışı görüntüler ortaya çıktı. Dip dibe yolculuk yapan vatandaşların feryatları yükseldi. Yapılan uyarılar üzerine de “Bunlar bizi sıkıntıya sokmak için organize edilen görüntüler” türünden açıklamalar geldi.
Ardından, dünyayı sarsan büyük salgına rağmen, “Ödenek yok” diye Şehir Hastanesi’nin yolunu yapmayanlardan hepimizle alay edercesine “Bilmem kaç bin ton asfalt döktük” açıklaması geldi.
Bir başkası da çıkıp birkaç paravan ve birkaç yatağı “Sahra Hastanesi” diye millete yutturmaya çalıştı. Yetmedi, bu ilkel görüntülerin üzerinden ülkeyi yönetenlere saldırılar yapıldı.
***
Demem o ki…
Hiç biri taşın altına elini koymadı. Hepsi, verilen büyük mücadeleyi baltalama yarışına girdi. Maske dağıtıldı, çeşitli bahanelerle yerden yere vuruldu. Sokağa çıkma yasağı ilan edildi, o da kirletilip “kelle” istendi.
Her türlü çelişkili tutum sergilendi, enva-i çeşit karalama yapıldı. Türkiye’nin, ihtiyacı olan ülkelere yaptığı insani yardımlar bile kirletilmeye çalışıldı. Bu ülkeyi Muz Cumhuriyeti sananlar, yasal düzenlemeleri ayaklar altına alıp, paralel yapılar kurma çabaları içine girdi.
Bunu da 18-20 lira maliyetli dezenfektana 74 lira verip “hizmet” diye halka yutturmaya çalışanlar yaptı!
Cumhurbaşkanı patlamasın da ne yapsın?
Sonuçta ülkenin de, bu ülkede yaşayan insanların da sorumluluğu O’nun omuzlarında!
Cumhurbaşkanı Erdoğan gereğini yaptı. Oldukça da iyi yaptı. Çünkü artık bıçak geldi, kemiğe kadar dayandı.