Bunu sakın yapmayın!
Bu yazı doğrudan AK Parti yöneticilerini ve eğer canları isterse, “Tam olarak nerede hata yaptık?” diye merak ediyorlarsa, CHP yöneticilerini ilgilendirmektedir.
9 Temmuz akşamı ve gecesi gerçekleştirilen yemin töreni ve yeni kabine açıklanması sırasında Ankara’daydım. Büyük arabalara binildi, mavi lambalar yandı ve kulaklarını tutarak koşturan sağlıklı genç adamlar, son kez korudukları insanların etrafında telaşlandıktan sonra gece bitti.
O geceki sonuca giden uzun yolculuğun, herkes için başka bir dinamiği, başka bir motivasyonu olabilir. Bir grup arkadaş, gecenin sonunda evlere doğru yola çıkmadan önce oturmuş çay içerken, hepimizin aklında aynı kişi ve aynı konuşma vardı.
Ben, uzun yıllardır, hep Türkan Saylan yüzünden çok çalıştım aslında. Erdoğan’a bakış açımı bir gecede değiştiren o etkili konuşmayı yapan kişi Erdoğan değil, Türkan Saylan’dı. Yorulduğum anlar olmuştu ve Türkan Saylan’ın konuşması aklıma geldikçe kalkıp tekrar koştum. Tehdit edildiğim anlar olduğunda da Türkan Saylan aklıma geliyordu ve “Kaybedecek başka neyim var ki?” diyerek tehdit edenlerin üzerine yürüyebiliyordum. Türkan Saylan bizim için, bir asırdır Türkiye’nin tepesinde bir elinde sopa, bir elinde darağacıyla duran ceberut, merhametsiz, halkı “dönüşmesi gereken alt sınıf” olarak tanımlayan, tembel, hantal, dışarıdan korktuğu için kendi kendini ezen, kompleksli faşist bir dikta sisteminin ete kemiğe bürünmüş haliydi.
“İnsan çoğunluğa sahip diye Anayasa’yı nasıl değiştirebilir? Biz asılız, bu ülkede, bizim istemediğimiz bir şeyin olması mümkün değil, Menderes de çok oy almıştı sonunda ne oldu, sonuçta onlara ne oldu, niye Türkiye karışsın?” (Türkan Saylan / 2008)
İşte bu konuşma aslında bana göre Türkiye siyaset tarihin en derin, en büyük, en celâlli dip dalgasını başlattı. 10 yıl önce Türkan Saylan’ın beni korkutmak için savurduğu tehdit, ters döndü, büyüdü, büyüdü ve dev bir dalga oldu. Ve o dalga dün gece Ankara’da dünyanın kıyılarına vurdu. En azından benim kalbimde öyle oldu.
Bu konuşmayı TV’de dinlediğim akşam değişmiştim ve o değişimin dönüşü yoktu artık. CHP’nin, TSK’nın, TÜSİAD’ın, CNN ve BBC’nin, Fetullahçıların, hülasa kendini Türkiye’nin sahibi zanneden hiçbir akıl hastasının, benim o gece neye karar verdiğimden ve nasıl canhıraş çalışmaya başladığımdan haberi yoktu. İşte dün akşam çay içerken, başka arkadaşlarımın da aynı akşam, aynı saatte, aynı başkaldırı için evde ayağa kalktıklarını öğrendim. Gülüştük, çay paralarını bölüştük ve herkes evine gitti.
Diyeceğim o ki; AK Parti’den Türkan Saylan’lar çıkmasına müsaade etmeyin sakın. Türkan Saylan ile aynı mekanizmayla, aynı motivasyonla konuşanlardan uzak durun.