‘Büyük Plan’ yavaş yavaş ortaya çıkıyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, önceki gün Piri Reis denizaltısının göreve başlaması, Aksaz Tersanesi Komutanlığı açılışı ve dünyada sınıfının en büyüğü olan 3 bin tonluk denizaltı havuzunun hizmete girmesi dolayısıyla yaptığı konuşma, Atatürk’ün tam bağımsızlık ülküsünü kendine düstur edinmiş herkesin kulağına bir şarkı gibi gelmiş olmalı.
Şimdi “Denizlere hakim olan cihana hakim olur prensibiyle bu alandaki kapasitemizi sürekli ileriye taşımayı sürdüreceğiz” ifadesini, diğer bütün siyasal liderlerimizin de tekrar etmesiyle oluşacak milli koro, bu ülkünün, bir partiyle, bir liderle sınırlı olmadığını, dostu daha çok sevindirecek, düşmana daha çok korku verecek bir Türk Deniz Kuvvetleri özlemimizin, bilhassa ihtiyaç olan bu zamanda daha yaygın hale gelmesini sağlayacaktır.
Ne var “bu zamanda” ve “bilhassa ihtiyaç” nereden doğuyor?
Gazze’de 7 Ekim’den beri süren soykırımı, destekleyenler ve karşı çıkanların her gün yeni açıklamalarıyla yakın tarihe ve yakın geleceğe ışık tutuyor. İsrailli Musevi siyaset bilimci, tarihçi ve yazar Profesör İlan Pappe, bir süre önce katıldığı bir televizyon programında, bugünkü ırk ayrımcı, soykırım suçlusu devletin aslında İsrail’in kuruluş planının bir parçası olduğunu söyledi. Filistinlilerin dramını, ülkesinin uluslararası suçlu sandalyesine oturtulmasının gelişimini anlattığı (ve hemen hepsi Türkçe’ye kazandırılmış olan) çok sayıda kitabın yazarı olan Pappe, bu programda, “Yahudilere ana vatan sağlanması” amacıyla 1915’te İngiltere’nin Osmanlı’yı yıkmayı ve Filistin’i Müslümanlarla Museviler arasında paylaştırmayı öngören bir proje yaptığını anlattı. Pappe, bu projeyi adeta bu ülkenin elinden çalan ve Musevileri temsil hakkını ele geçirenlerin, Theodor Herzl’in 1897 kurduğu Siyonist Hareket isimli derneği ile onun silahlı kanadı olan üç milis örgütü, Haganah, Irgun ve İsrail Özgürlük Savaşçıları (LEHİ) olduğunu söyledi.
Bu manevrayı organize eden yeraltı grubu, 1947’ye kadar sadece Filistinli Müslümanları değil, aynı zamanda -o sırada kurulmakta olan- Ürdün ve Lübnan’a vücut veren Arap aşiretlerine savaş açılmasını öngören bir plan yapıyor ve D Planı (Plan Dalet) adı verilen bu belge, bugüne kadar olan ve olabilecek hemen her siyasal gelişmeye karşı, İsrail’in ne yapacağını, bunun için nasıl hazırlıklar yapılması gerektiğini sayıp bir hükme bağlıyor.
Adı üstünde, bunun gizli bir plan olduğunu, onu tasarlayan ve uygulamaya koyan yeraltı gruplarının da ortada hiçbir yazılı kanıt bırakmadıklarını söyleyen Prof. Pappe, bu planın uygulamalarına bakarak Plan Dalet’in “Vaat Edilmiş Topraklar” (Arz-ı Mev‘ûd) tanımı içine alan “Eretz Israel” (İsrail Diyarı) için bir şablon, bir yol haritası olduğu sonucuna vardığını belirtti.
Dini kitaplar ve inanışlar hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmasak da bu planın, Nil ve Fırat nehirleri arasında bir oluşum öngördüğünü biliyoruz. Prof. Mete Gündoğan da “Oyun Teorisi” isimli kitabında Irak ve Suriye’den alınacak topraklar üzerinde Türkiye sınırları boyunca oluşturulmasına çalışılan sözde devletin, bu “Büyük İsrail” girişimi için bir hazırlık olduğu görüşünü etraflıca anlatıyor.
Bu iki bilim insanının analizleri, Türkiye’nin kendi kendine yeterli bir savunmayı sağlama ve bunun için gerekli çalışmaları yapmasının neden “bilhassa bu zamanda” önemli bir ihtiyaç olduğunu gösteriyor.
Plan Dalet, 1948’de uygulandı; 1967’de uygulandı ve şimdi Gazze’yi, Batı Şeria’yı ve Doğu Kudüs’ü de Filistinlilerin elinden alarak ortada davası güdülecek bir Filistin kavramı bırakmamak için uygulanıyor. Bu uygulamaların mantıksal sonucu, Büyük İsrail’dir, ve bu kavram bizim Atatürk’ten ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarından devraldığımız bu vatanın bütünlüğü ile çatışmaktadır.