Cem Yılmaz’ın yeni filmine gitmeyeceğim!
Kazdağları eylemcileri birdenbire çıktılar, “Ormanlar katlediliyor” dediler ve yine birdenbire kayboldular. Galiba ortaya çıkan villa tapuları “sus emri” şeklinde geri döndü. Eylemciler de “Niye susuyormuşuz?” demedi.
Kazdağları deyince aklıma Cem Yılmaz’ın “kaz heykeli” alıp ağaçlık alanda çekildiği fotoğraf geliyor. Cem Yılmaz yıllarca Türkiye’deki insanların parasıyla zengin oldu. Beğenelim beğenmeyelim, çalışıp kazanmıştır, bunda sıkıntı yok da biz kendisini son dönem milli mevzularda ortada göremiyoruz. Diyarbakır HDP İl Binası önünde eylem yapan acılı ailelerle ilgili tek mesaj atmadı; aileleri destekleme adına PKK terörizmini kınadığını da göremedik. Bu sebeple şahsım adına Cem Yılmaz’ın 18 Ekim’de vizyona girecek olan “Kara Komik Filmler” isimli sinema filmine gitmeyeceğim!
Tek sebep bu değil! Filmde birçok müstehcen sahne var. Fragmanı bile berbat! Ben ekranda göremedim ama RTÜK tarafından +21 veya +18 sınırı da konmuştur diye tahmin ediyorum. RTÜK henüz fragmana bakmamışsa lütfen bir incelesinler; “Karı kız ayağına beni de yaktınız p.z.v.nkler” ifadesini çocuklar duymak zorunda değil! GORA filminde komedi adı altında erkek erkeğe cinsel ilişki mesajları da veren Cem Yılmaz’ın bu filmindeki fecaatlara dikkat etmek gerek!
İsterse filme 3 milyon kişi gitsin; ben gitmeyeceğim! Millete “duyarsız” kalanlara biraz da biz duyarsız kalalım! Sadece onun değil; topluma duyarsız “diğerlerinin” de yaptıklarından uzak durmakta fayda görüyorum.
Dostlarımı da uyarıp; “Dikkat edin çocuklarınız da gitmesin. Çocuğun hangi filme gittiğini takip edin, gerekirse sinemaya beraber gidin” diyeceğim! Belediye yetkilileri de kendilerine ait sinema salonlarında “bizce” +18 içerikli filme karşı gençleri korumalı!
“SANATÇI GEÇİNENLER
ARTIK SIKTINIZ”
Her milli mevzuda gözlerimiz onları aradı ama yoktular! Filmlerine, oyunlarına gittik; reklamlarını, dizilerini izledik! Hep biz para kazandırdık ama yanımızda olmadılar. Hepsini tek tek biliyoruz. Artık onların filmlerine gitmiyoruz! Şimdi bizim gözlerimiz onları değil; onların gözleri bizi arasın! Gidenler de kendileri bilir!
“DİYARBAKIR HDP İL BAŞKANLIĞI”
“HDP örgütleri PKK’nın dağ kadrosu şubesi gibi çalışıyor” sözünü Diyarbakır’a gittiğimde HDP İl Başkanlığı önünde bekleyen STK temsilcileri ve ailelerden işittim. “Halkın seçtiği belediye başkanları odalarının yanına halkın takdir ettiği değil PKK’nın atadığı kişileri oturtuyorlar” sözünü çokça duydum. Şu net: PKK faktörü olmasaydı kayyım da olmazdı! HDP önündeki eylem ateşi sönmemeli, terörün kökü annelerin duası ve eylemiyle tarihe karışmalı!
“ANKARA KULİSİ”
01 Ekim 2019’da TBMM açılıyor, vekiller Ankara’ya dönecek. 2019-2020 “siyasi sezonu” önümüzdeki 3 yılın belirleyicisi olacak. Yargı reformunun kapsamı önemli! Başkanlık sistemi ikinci yılında olacak. Sistem eleştirileri üçüncü yıla sarkarsa ivme kaybına sebep olur. Önlemler bu sene nihayete ermek durumunda ki ben sistemin oturacağına inanıyorum. FETÖ dip temizliği bitirilmek zorunda, KHK’lılar denen grubun mevcudiyeti alınacak net kararlarla sona ermeli! Ya hukuki ceza yahut hukuki serbestiyet! Hangisini hak ediyorlarsa!
“YENİ PARTİLER MİLLET
İTTİFAKINA KATILIR MI?”
Yeni partilerin kurulacak olması çoğu kimseyi heyecanlandırmıyor ama birileri Ak Parti ve Başkan Erdoğan’a gönül verenleri dışarı itiyor sanki! Onlar kimdir bilemiyorum ama yeni partilere güç kazandırıp gündemde kalma peşindeler! Yeni partiler “iktidara gelme” amacında değiller ve CHP, İyi Parti, Saadet ve HDP’nin oluşturduğu Millet İttifakı’na katılacakları tahmin ediliyor. Yeni parti kuracak olanlar özünde “kalitesiz yöneticiler” değiller; ama ilk düğmeyi yanlış iliklediler.
“ABDULHAMİT GÜL”
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün yerli ve milli oluşu hususunda şüphem yok; milletin sevdiği bir siyasetçidir. Burada Sayın Gül’e değil de “sistem aksaklıklarına” dikkat çekmek lazım! Tüm çabalara rağmen Türkiye’de adalet hâlâ yavaş ilerliyor. Bizim de dosyalarımız aylarca, yıllarca bekliyor.
Anayasa Mahkemesi birçok davayı “tak” diye önüne alırken sıra Ali İhsan Karahasanoğlu’nun bireysel başvurusuna gelince 4 sene bekliyor; hâlâ bekliyor! Dün 312 General davasıyla uğraşan Akit’in avukatları; bugün hacizlerle, hapis cezalarıyla, tazminatlarla uğraşmaya devam ediyor.
Ali İhsan Karahasanoğlu’nun dosyasını 2015’ten beri “komisyonlar önünde incelemede” bekletme sebebi nedir? Murat Alan’a saldıranlar neden Başkan Erdoğan’ın ‘Böylesine alçakça saldırıyı sindiremeyiz’ sözlerine rağmen birkaç günde serbest bırakıldılar? 2013’te yaptığım ‘başörtü zulmü’ haberi nasıl oluyor da 6 sene sonra üstelik 2019’da sonuçlanıyor? Netice itibariyle dosyalarımız Anayasa Mahkemesi’nde “komisyonlar önünde” incelemede! Bu vebalin yükünü kim sırtlayacak?