CHP sol söylemli sağ bir parti olarak aradığını buldu: İBB’deki destansı sahtekârlığın mimarı

Okuduğunuz Yazı
CHP sol söylemli sağ bir parti olarak aradığını buldu: İBB’deki destansı sahtekârlığın mimarı

İçerik

CHP diğer siyasal partilerle kıyaslandığında eğitim imkânlarından en çok faydalanan bir seçmen tabanına sahip. Cumhuriyet döneminin ta başlangıcından bu yana, korunmuş ve kollanmış, yabancı dilde eğitim veren okullardan mezun olmuşlardan müteşekkil kolonize bir zihniyet tarafından yönetilmiş Türkiye’nin her türlü imkânından istifade etmişlerin partisi CHP. Şehirlerin en iyi semtlerinde ikamet eden, devlet kademelerine getirilen, 80 yıldır sahilleri barbarca villalarla ve yazlıklarla kapatan, şimdi de zeytinlikler kesiliyor diye ağlaşan, kendi betonlaştırdıkları Boğaz kıyılarında çevre duyarlılığı kasan iki yüzlüler de onların seçmen tabanında.

BU ÜLKENİN GELİR KAYNAKLARINA ÇÖKTÜLER

Ülkede üretilen zenginliğin büyük kısmı onlar arasında paylaştırıldı. En zengininden daha az zenginine, orta hallisinden daha az orta hallisine kadar. Toplumun kahir ekseriyetini oluşturan ve köylerde ikamet eden milyonlar yok sayılırken, dindar ve muhafazakâr kesimin tüm kızlarına başörtüsü yasağı ile imam hatip mezunlarına katsayı getirilerek bu kesimin yüksek öğrenim imkânlarından faydalanmasını da önlediler.

Dolayısıyla da Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından sonra Türkiye çapında pek çok markaya ve ürüne boykot çağrısı yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de çok ilginç biçimde itiraf ettiği gibi Türkiye’nin ekonomisine istikamet çizen tüketicilerin yüzde 60-70’i CHP tabanından oluşur hale geldi. Bu yüzde bundan 20-30 yıl önce yüzde 80-90 civarındaydı.

Kısaca, bir azınlığın; ülkede üretilen milli hasılanın aslan payını alarak, iktidarda olsun ya da olmasın yürüttüğü askeri ve bürokratik vesayet rejiminin kitlesel tabanıdır CHP tabanı.

OKSİMORON PARTİNİN TABANI NASIL SOLCU OLDU?

Kendilerini “En medeni, modern” olarak tanımlayıp, nüfusun sadece yüzde 15-20’sinin şehirlerde yaşadığı bir dönemi, kadın erkek kıyafetleriyle kutsayıp “Batı uygarlığı” nın yansıdığı zamanlar olarak yansıtan bir anlatının da aynı yerden kaynaklı olduğunu belirtmeme gerek yok.

“Anneannem Moda’da şortla bisiklete binermiş” tarzı salakça klişelerle övünen, ama ülkesinde teknoloji, bilim ve sanat adına uluslararası çapta hiçbir başarıya imza atamamış, ülkeyi ekonomide ve eğitimde Amerikan işgaline açan bu Oksimoron partinin tabanı, 60’lardan sonra gülünç bir “ideolojik bir değişime” uğradı.

1960’lı yıllarda sosyalist partilerin kurulup ilgi görmesiyle birlikte dönemin Başbakanı İsmet İnönü tarafından icat edilen “Ortanın Solu” kavramıyla tanıştı. Böylece sosyolojik, ekonomik ve politik olarak merkez sağda bulunan CHP de kendini çok acayip olsa da “İşçi ve emekçinin, ezilenlerin partisi” olarak tanımlamaya başladı.

İşte CHP’yi politik olarak OKSİMORON yapan da tam bu durumdu.

Oksimoron, birbiriyle çelişen ya da tamamen iki zıt kavramı aynı anda barındıran oluşumlar, kurumlar, kelimeler için kullanılır.

Tekrar edersek CHP’nin oksimoronluğu şu:

Sosyolojik ve ekonomik olarak halkın ayrıcalıklı kesimini oluşturanların desteklediği bu partinin kendini solda ve emekçinin yanında yer alan bir parti olarak tanımlaması. Ve bu partinin kendilerine tanıdığı imtiyazlarla milli gelirin büyük kısmını hüpleten kesiminin de “Biz solcuyuz” demeleri.

İKTİDARA GELEMEYECEKLERİ İÇİN HEP DARBECİLERİ DESTEKLEDİLER

İşte bu oksimoron parti çok partili demokrasiye geçildiği tarihten itibaren halkın desteğiyle iktidara gelemeyeceklerini anladıklarında askeri vesayetin sesi oldu, darbecileri destekledi ve onlarla iş tuttu. Rezilce ve ahlaksızca. 27 Mayıs’ta, 9 Mart 1971 başarısız Baasçı sol darbe girişiminde, 28 Şubat sürecinde, 27 Nisan Askeri muhtırası verilirken.

Kemalist ideolojiye ve tek parti dönemine, bu dönemin ürünü olan CHP’ye esaslı eleştiriler getiren İktisatçı ve Düşünür İdris Küçükömer’in “Türkiye’de sağ ve sol kavramlarının ters oturduğunu, CHP’nin aslında sağ bir parti olduğunu” söylemesi boşuna değildi. Nitekim Küçükömer 1973’te parlamentoya giren Milli Selamet Partisi’nin CHP ile koalisyon hükümeti kurmasını olumlu karşılamakla kalmamış MİLLİ GÖRÜŞ hareketini “toplumcu, demokrat, sola yakın” olarak tanımlamıştı.

Ne yazık ki Türkiye’deki sosyalist hareketler de sosyolojik olarak küçük burjuva kökenli olduğundan ve CHP’nin hoşnutsuz kesiminin içinden neşet ettiği için Kemalizm illetinden kurtulamadı.

KILIÇDAROĞLU İLE YAŞANAN DEĞİŞİM VE KIROLUĞUN ÖNLENEMEZ YÜKSELİŞİ

Bu durum, CHP Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olduğu tarihe kadar böyle devam etti. Ancak Kılıçdaroğlu partinin hem omurgasını hem de sosyolojisini değiştirdi. Bir siyasal partide faaliyette bulunmak hakikaten mesai harcamayı, özellikle de CHP’de meyhane masalarında dirsek çürütmeyi gerektiren bir “emek” istediğinden eğitimli seçmen tabanı yönetimden uzak durdu. Çünkü CHP yetenekli ve parlak insanları çiğneyip tüküren, kifayetsizleri baş tacı yapan bir çark. Başarı cezalandırılır CHP’de.

Oy verdikleri, niteliksiz, cahil, sonradan görme ve üniversite okumuş ama eğitimden yoksun bir sürü kıronun yönetimindeki partiyi sırf Erdoğan’ı ve AK Parti’yi devirebilme ihtimali için desteklediler. Hatta bunun için şimdi küfür ettikleri AK Parti’den kopan “Gerici ve dinci”lerle Altılı Masa adı altında ittifak yapılmasını benimsemiş göründüler. O zamanlar SP, GP ve Deva partilerinin genel başkanları çok sempatik geliyordu(!) hepsine.

Sonuçta en çok umut bağladıkları seçimde de yani 14-28 Mayıs 2023 seçiminde de Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 47,7 oyla seçimi kaybedince büyük bir yıkım yaşadılar.

PARTİ TABANINA UYGUN SAĞCI

İşte kurnaz Müteahhit Ekrem İmamoğlu, yukarıda tasvir ettiğim CHP’de, yerlerde sürünen entelektüel kapasitesi ve donanımına rağmen partideki boşluğu gördü ve yeteneksizler arasından en birinci olmayı başardı.

Cahildi ama muhteristi.

İkna edemediklerini satın aldı.

Nasıl yaptı bunu?

Yakında çıkacak iddianamesinde tam detaylı olarak göreceğiz. Şimdiye kadar etnik pişmanlıktan yararlanarak itirafçı olanların anlattıkları ve sundukları belgeler bu işin fragmanı.

İstanbul şehrini yönetirken gördük.

Başarısızlık ve bir çuval inciri berbat etmek için biçilmiş bir kaftan olmasına rağmen aynı zamanda destansı bir sahtekârlığın altından kalkabilecek potansiyele sahip olduğunu kanıtladı.

Ama Ekrem İmamoğlu ile birlikte CHP ve tabanı tercih ettikleri rol modelle nihayet İdris Küçükömer’in tanımladığı bir “Lider” e kavuştular. Zaten bir merkez sağ parti olan Anavatan Partisi’nden gelen ve bu partinin en çakal, kurnaz, üçkağıtçı jenerasyonunu sembolize eden bir profil.

Aynı zamanda ülkemiz açısından bir milli güvenlik tehdidi olmasının ötesinde hakkında açılan soruşturmadaki tanımıyla yolsuzluk, rüşvet ve irtikapla yüz milyarlarca lirayı iç etmekle suçlanan, bu konuda hakkındaki iddianame henüz çıkmamış olmasına rağmen çok çarpıcı deliller ortaya konan bir isim.

Neredeyse 100 yıldır bu ülkenin gelirine çöken CHP’nin son çırpınışı.

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
100%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Fuat UĞUR