CHP’nin bildirisi, teşkilatı, tabanı…
Geç kalınca…
Hastalığın devası bulunmuyor.
Geç kalınca…
Hiçbir söz hedefe dokunup uyandırmıyor.
Hele söz konusu olan “sersemletilmiş” zihinler ise.
Şu da var tabii…
Bir kez millete çok uzaktan bakınca bir daha yakınlaşıp kendine çeki düzen vermek zor, çok zor.
***
CHP’nin seçim beyannamesini okuyuncaöfkeye kapılan ahbapları, bazı eski CHPvekillerini ve onlara yakın yazar çizerleri izlerkenaklımdan ister istemez bu cümleler geçti.
Dün Birgül Ayman Güler isyan içindeydi: “Seçim bildirgesi Altı Ok’un yeniden tanımlanacağı yer mi? Bunları yazanlar adeta ‘Elveda CHP’ demişler. CHP’nin milliyetçilik okunu HDP’nin ‘eşit yurttaşlık’ sloganına, yani etnik yurttaşlık kavramına eşitlemek ne tür bir cürettir?”
Bu sözler beni Güler’in CHP’den istifa ettiği günlere geri götürdü.
2015 yılıydı. Gazeteler “Ana muhalefette istifa depremi” başlıklarını atmışlardı. Tv tartışmalarının ana konusu bu olmuştu. Oysa tabanda yaprak kıpırdamıyordu.
İzmir milletvekiliydi Güler ve istifa konuşmasında “Yeni CHP, CHP örgütünü tasfiye etmek için oluşturulmuş bir yapıdır” gibi bayağı sarsıcı şeyler söylemişti ama oylarını otomatiğe bağlamış İzmir CHP seçmeni dediklerine dönüp bakmamıştı bile.
***
Eh, eski ezberlerinize ve demode sloganlarınıza sürgit güvenirseniz…
Siyaset üretmeyip her şeyi Erdoğan ve AK Parti nefreti üzerine odaklarsanız…
Olacağı buydu işte!
Şimdi CHP seçim beyannamesini Sezgin Tanrıkulu’yla Selahattin Demirtaş yazmış galiba diye dertlenmekten öteye gidemezsiniz.
Teşkilatı geçin…
Esas soru şudur…
Bu seçmen tabanı nasıl böyleduyarsızlaştırıldı?
Nasıl her oltayı yutar hale geldi?
Yoksa CHP çok önceden kendi kendine işini bitirmiş; sosyal tabanını “dış güçler”in cazibesine mi terk etmişti?