Çıldırtan gelişmeler…
Akıllı ataklar geliyor peş peşe. Üstelik bunlar savuşturulması, baş edilmesi güç hamleler. Türkiye birbiri ardına oldukça önemli adımlar atıyor…
Önceki gün Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’la birlikte Kıbrıs’taydık. Önce, Lefkoşa’da TİKA’nın 62. Ofisinin açılışı, sonra KKTC Turizm Tanıtım Programı çerçevesinde hazırlanan filmin gösterimi yapıldı. Tabii bu arada bir dizi görüşme de gerçekleştirildi.
“Tanıtım Filmi” deyip geçmeyin…
Turizm dünyada tanıtımla dönüyor. Kıbrıs’ın İngilizce tanıtım filmini de 30 kişilik son derece profesyonel bir ekip hazırladı. Kısacık bir gösterimin içinde kültür de var, edebiyat da. Tarih de bulunuyor, gastronomi de. Deniz, kum ve tabiat zaten Kıbrıs’ın en belirgin ve çarpıcı özellikleri…
Birkaç dakika içine tamamı sığdırılmış. Çok etkileyici.
Çünkü, işin başında Mehmet Nuri Ersoy var. Bizim Kültür ve Turizm Bakanımız, alandan gelmiş bir isim. Dünya çapında kendini ispat etmiş başarı örneklerden biri. Kampanyanın başında sadece O’nun bulunması bile KKTC’nin turizm geleceğinin oldukça parlak olacağının bir göstergesi.
Atılan bu adımın Rumları çıldırtması çok doğal. Ancak, benim dikkatimi çeken bir başka nokta daha var. Reklam filminde üzerine basa basa “North Cyprus” vurgusu yapılıyor. İzleyenlerin belleğine “Kuzey Kıbrıs” gerçeği işleniyor. Gösterim, Londra’dan, İngiltere’den başlayacak, dünyanın pek çok ülkesine yayılacak.
Ne kadar görmezlikten gelinmeye çalışılırsa çalışılsın… Ne kadar baskılanmak istenirse istensin… Rumlar ne kadar şımarıklık yaparsa yapsın… Bölgede bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti var. Türkiye çevresinde sondaj faaliyetleri yürütüyor. Pistleri İHA ve SİHA’larımıza ev sahipliği yapıyor. Ülkenin Başbakanı Ersin Tatar da “haklı taleplerimizden asla ödün vermeyeceğiz” diyor:
-Dayatmalara boyun eğmeyeceğiz.
İbrenin yönü değişti artık. Ne Türkiye eski Türkiye, ne de KKTC eski KKTC. Bakan Ersoy’un Lefkoşa ziyareti sırasında açık ve net olarak gördük bunu.
Çıldırmazlar mı?..
Çıldırırlar elbette!
***
Libya ile Akdeniz’de yetki alanlarını belirleyen bir anlaşma yaptık. Hakkımızı ve hukukumuzu garanti altına aldık. Herkesi ayağa kaldırdık. Bütün dengeler değişti.
Deniliyor ki:
-Libya’daki yönetim kalıcı değil. Hafter güçleri bastırıyor. Libya’da yönetim değişirse, yaptığımız anlaşmanın hiçbir anlamı kalmaz.
Öyle mi acaba?
Birincisi, Libya’da ne olacağının garantisi yok. İkincisi, kim gelirse gelsin, bu anlaşmaya sahip çıkmak zorunda. Çünkü, altına imza atılan metin, bizim olduğu kadar Libya’nın da hakkını ve hukukunu koruyor. Kolay değil yırtıp atmak. Libya’nın da ülkesinin menfaatleri ve hesap vermesi gereken bir kamuoyu var.
En önemlisi ise…
Bugün Mısır ve İsrail bile daha önce attıkları adımları sorgular durumda. Çünkü, Türkiye ile Libya arasında yapılan anlaşma, her ikisine de neler kaybettiklerini gösterdi. Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarının arkasına takılmanın kendilerine neye mal olduğunu gördüler.
Libya değil, ama belki onlar yaptıkları anlaşmaları yırtıp atabilirler!
Biraz beklemek lazım, yakında görürüz gelişmeleri.
Şimdilik iyi gidiyor!