Çin Denizi’nde işler sakin değil
Diyeceksiniz ki “Biz Ege, Karadeniz’e, Akdeniz’e yoğunlaştık. Çin Denizi ile çok ilgilenmiyoruz.” Haklısınız. Sahilimize yüzme mesafesindeki adalara, sağduyusu hakkında 1919’dan beri ciddi şüphelerimiz bulunan komşumuz tarafından tanklar, toplar, roketler yığılırken Çin Denizi ilgi alanımıza giremez. Ama bir ABD-Çin savaşına sahne olacak olursa, bu denizin alevleri, Akdeniz’i de Karadeniz’i de yakabilir… Çünkü Çin’in “çıkar ortaklığı” sebebiyle müttefiki konumundaki Rusya’yı nötralize etmek ve dikkatini Akdeniz ve Karadeniz’e çekmeyi gerektirir.
Geçen hafta aralarında ABD eski savunma bakan yardımcısı Joseph S. Nye’ın da bulunduğu bazı uzmanların Çin Denizi’ndeki ısınma ihtimalinden söz eden yazılar yayımlamaları, bu uzak denizle ilgilenmeyi gerektiriyor.
Hatırlarsanız, ABD Temsilciler Meclisi başkanı Nancy Pelosi, geçen Ağustos’ta Tayvan adasına gitti ve ev sahibi ülkeden -Pekin’in hiç hoşlanmadığı ismiyle- “Çin Cumhuriyeti” diye söz etti. Pekin’e göre, sadece bir Çin var; o da Çin Halk Cumhuriyeti. Tayvan’dan “Çin Cumhuriyeti” diye söz edilmesi, Mao ve Nixon tarafından yapılan anlaşmayla yürürlüğe giren, Amerika’nın “Tek Çin” siyasetinin ihlali anlamına geliyor. Pekin bu gezide Pelosi’nin kullandığı dili, Tayvan’ın kara sularına roket atarak cezalandırdı.
Anlaşılan o ki Pelosi’nin selefi Newt Gingrich’in 1997’deki Tayvan gezisinden yıllar sonra yaptığı gezi, Cumhuriyetçi Kevin McCarthy veya Demokrat Hakeem Jeffries de seçilse, ABD Temsilciler Meclisi’nin yeni başkanı tarafından da tekrarlanacak. İki milletvekili de seçilirlerse Tayvan’ı ziyaret edeceklerini açıkladı.
Temsilciler Meclisi başkanları Tayvan’ın meraklısı değildir ve bu geziler, Beyaz Saray’ın onayı olmadan yapılmaz. Nitekim Başkan Joe Biden, göreve geldiğinden bu yana 4 kez “Çin’in Tayvan’ı işgali halinde askeri güç kullanarak Tayvan‘ın yardımına koşacağını” söyledi. Her seferinde Dışişleri, bir düzeltmeyle, “Tek Çin” siyasetine bağlı olduklarını tekrarlasa da, ABD başkanları durdukları yerde silah kullanmaktan söz etmez.
Peki, ABD başkanları Tayvan’ın kaşına gözüne veya yılda 55 milyar dolarlık bilgisayar işlemcisi ihracatına mı meraklıdır? Bence, hayır. Bu, 55 milyarın 4’te 3’ü Amerikalı yatırımcıların cebine girse de bir Pasifik Savaşı, Tayvan’ın mülkiyeti veya çip endüstrisi için çıkmaz ama Çin’in büyümesini artık durdurma kararı verilince çıkar.
ABD, Avustralya’nın klasik Fransız denizaltıları yerine Amerikan nükleer denizaltıları ve F-35’lerle donatılmasını sağladı. ABD ayrıca elindeki S-400’lere aldırmadan Hindistan’ı da F-35 programına dâhil etti. Bu iki ülke, Çin’e karşı nihai savaş açıldığında ABD’nin ileri üssü olacaklar. Ancak tek sorun, bu nihai harekât öncesi Rusya’nın (Amerikalıların bayıldığı tabirle) “Pekin’e giden yoldan çekilmesi” gerekiyor. Ukrayna savaşı, ABD’nin döktüğü bunca benzine rağmen, henüz Rusya’nın bu yoldan çekilmesini sağlamış değil. Bu yolun açılması için sadece Ukrayna savaşı değil, fakat Rusya Federasyonu’nun da dağılması gerekir.
ABD’nin Sovyet sonrası dönemdeki siyasetine yön vermiş olan, “Neo-Liberalizm” kuramının kurucusu, Çin’e karşı “Çifte Caydırıcılık” stratejisinin mimarı Prof. Dr. Joseph Nye, Çin Denizi’nin sıcaklığından söz ediyorsa, konuyu gözden uzak tutmamak gerekir.