Çocuklar ölmesin diye şehit olan bir ordu savaş kaybetmez!
Kadınların arasına saklanıp, çocukları da önlerine alıp yaklaştılar Mehmetçik’e. Sinsi sinsi, şeytan gibi sokuldular. Mehmetçik bilmiyor muydu gelenlerin bebek katili barbarlar olduğunu? Bilmez olur mu; adı gibi biliyordu; ama gel gör ki çocuklar vardı önde. “Dur” demekten başka çaresi yoktu. Sırtındaki binlerce yıllık tarih, gönlündeki merhamet ve mensubu olduğu ordunun şerefi açıkça emrediyordu Mehmetçik’e, “Sen duracaksın, kadınlara ve çocuklara zarar vermeyeceksin” diyordu. Mehmetçik sadece “Dur” diyebildi. Ama durmadılar, devam ettiler, yaklaştılar…
Komutan bir karar vermek zorundaydı artık. Birliğinden 16 yiğide bir görev verdi, “Siz gidin” dedi. Gittiler, kim bunlar diye baktılar, çocuklar zarar görmesin diye şehit oldular.
Elhamdülillah bizim zayıf noktamız vicdan. Şükürler olsun; kâfir bizi hep merhametimizden vuruyor. İlkelerinin hatırına yavaşlayan, tarihe hürmeten geri adım atan, geleceğe saygısından hassas davranan şanlı şerefli bir ordu, şanlı bir milletiz.
İşte gâvur diyor ki: “Bunlar çocuk görürse ateş edemez, çocukların arkasına saklanın, bunlar kadın görse geri adım atar aranıza kadınları alın…” Güya bizim zayıf karnımızdan vuracaklar değil mi… Ne büyük bir şeref ne kutlu bir intiba… Be hey bin yıllık hatayı tekrar ediyorlar aslında; çünkü fert fert tam olarak kim olduğumuzu hatırlıyoruz. Hani “Diriliş” diyor ya herkes, işte bundan söz ediyorlar aslında. Her sokakta, her köşede herkes, unutulmuş o büyük hikâyeden söz ediyor artık.
“Gayret bizden, netice Allah’tan” aklı yeniden yayılıyor. İlkelerden vazgeçmektense, ilkeler için ölmeyi zafer diye tanımlamıştık; çünkü biz, zaferden değil ilkeler için savaşmaktan mutlu oluyorduk. İşte bunu dirilttiler. Çocuklar ölmesin diye şehit olan bir ordu savaş kaybeder mi hiç…
Elhamdülillahi Rabbil âlemin…