ÇÖZÜM SÜRECİNİN KÖSTEBEKLERİ YİNE SAHNEDE

Okuduğunuz Yazı
ÇÖZÜM SÜRECİNİN KÖSTEBEKLERİ YİNE SAHNEDE

İçerik

Çözüm süreci tanımlaması üzerinden 2009’dan beri devam eden asimetrik saldırıların ana hedefi iktidarın ilga edilmesi, (yargılanması) gibi görünse de, asıl hedefin parçalanma sürecini işler kılacak devamlılığı sağlamak olduğunu bugün gelinen noktada daha iyi anlıyoruz.

PKK’yı salt kendi inisiyatifinde lokal bir terör örgütü olarak görmek başlıca hata.

Ana çatıyı yani omurgasını meydana getiren güçlerin birbiriyle içiçe dayanışması ve işbirliği, PKK türevi örgütlenmelere kurumsal taban kazandırmak adına ne denli geniş yelpazede lobi oluşturduğu gerçeği göz ardı edilemez.

İşte tam da burada bu ayrıntıdan bağımsız olarak ayrılıkçı PKK terör prototipi üzerinden neler yapılmak istendiğini coğrafyamız üzerinden anlamamıza imkan sunar. Aslolan bu terör bileşenlerinin ana gövdesini ayırmaya dönük.

Reisin liderliğindeki hükümetin tıpkı İngiltere’deki IRA terörünün bitirilmesine dönük politik çabaların bize has hamlelerini de doğru algılamak lazım. Mesele çok bileşenli konvansiyonel örgütlülüğü çözmek ve domine ederek emperyal aparatlarının sökülmesi olarakta tabir edilebilir.

Oslo’nun amacının gerçekte ne olduğunun farkına varan PKK görünümlü çok başlıklı konvansiyonel haçlı güçleri, gerek ülke içinde ve gerekse ülke dışında çözüm odaklı bu hamleyi tersine çevirip, bunu “vatana ihanet” tanımlaması üzerinden algı bombardımanına servis etmeleri elbetteki boş hamleler değil.

Terör örgütünü bitirmek adına iktidar ve karar alıcılar metodik olarak farklı kulvarlarda mücadele edecekler, etmelidir de.

Global bağları bulunan örgütün pasivizasyonu da lokal ölçekte ‘vur, öldür, bitsin’ söyleminden çok gerçek kimliğinin terörden başka bir şey olmadığı zemininde, sosyolojik vakıanın ötesinde beynelmilel algılarla deşifre edilmelidir.

Bu sebeple Reisin başbakanlığı döneminde başlayan çok amaçlı PKK etiketli “Kürt sorununu”(!) çözme odaklı Oslo hamlesinde devletin farklı kurumlarının inisiyatif almasını, PKK üzerindeki varlıklarının bitişi olarak algılayanlar hamleyi sabote etmişlerdi.

Ne gariptir ki burada Fetö terör örgütü de dahil emperyal odaklar bütün enstrümanlarını kullanmışlardı. Hala farklı enstrümanlarla devam ediyorlar.

Oslo’da Avrupa KCK’sı adına temsil ettiği bilinen Adem Uzun’un aynı zamanda Alman BND’si ve CIA ile de ortaklaşa çalıştığı öğrenilmişti. Onun vasıtasıyla PKK içindeki ajanlara servis ettiği görüşmeler ülke içindeki Fetöcülerin eline ulaştırıldı. İşte bu süreç hükümete dönük “ihanet algısına” mahkum edilip, bitirilmişti.

Meseleyi PKK terör örgütüyle masaya oturmak üzerinden servis edenler, PKK terör algısı üzerinden farklı türde nemalananlardan başkası değildir. Oslo görüşmelerini o zaman PKK’nın yayın organı Dicle haber ajansından servis eden aktör ile şu an “akil adamlar” olarak tanımlanan ve görüşme yaptıkları basın yoluyla bildirilen, haberi sızdıran ajanların aynı aktörler olması beni şaşırtmadı.

Bu defa Rudaw denen yayın organı devreye alındı. Akil adamların resmiyetine dair şüphelerim var…

Başkanlık sistemiyle entegre olacak yerel yönetimlerin yeniden inşa edilmesi aşamasında gerçekleşen bu görüşme manidar değil mi?

Böyle bir görüşme varsa bile bu görüşmenin deklare edilmesinin gerçek amacı nedir?

Yeni “çözüm süreci”(!) tanımlamasının akil adamlar üzerinden servis edilmesi kimlerin ekmeğine yağ sürmektir?

Kuşkusuz bu deklarasyon “Cumhur İttifakı”nın zeminine yeniden bomba döşenecek plan ve projedir! Bu kez yargı bürokrasisi üzerinden büyük bir tezgah var.

PKK’nın hayat kordonunu Avrupa’dan, Amerika’dan, İsrail’den koparmadıkça her hamle eksik kalacaktır.

 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Binnur Günay