Cumhuriyet Halk Partisi’nin üç önemli çıkmazı
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), sürekli olarak bu ülkenin kurucu partisi olmakla övünen, 75 yıldır arızi bir dönem hariç iktidardan uzak kalan ve ülke meselelerine yabancılaşmış bir partidir. CHP, sürekli ülke gündeminde var olan tartışmaların bir parçası olmuştur; haklarını vermek lazım, şartlar ne olursa olsun, bazen kendi gayretleriyle, çoğu zaman iktidara yakın kanalların gündem yapmasıyla medyada var olmanın aslan payını kendi hesaplarına yazdırmayı başarıyorlar.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce Kriter dergisi, Star, Açık Görüş, Daily Sabah ve birçok farklı dergide CHP ile ilgili analizler yaptım. 1950 yılından bu güne kadar bu partinin neden iktidardan uzak kaldığını anlamaya çalıştım. Özellikle Muharrem İnce’nin CHP kurultayında genel başkan adayı olduğu dönemde, tek parti üzerine yapılan doktora çalışmaları, kongre tartışmaları ve 50 sonrası bizzat parti yönetiminin Anadolu’ya gönderdiği müfettiş raporlarını inceledim.
Müfettiş raporlarında partinin üç ağır sorunu tespit edilmiştir. 75 yıldır bu sorunlar varlığını sürdürmekte, ancak her üç soruna da sağlıklı bir çözüm bulunamamıştır:
Bu tespitlerden sonra bu yazıda doğrudan bu durumun analizini yapmayacağım; bu konuyu derinlemesine SETA Vakfı’nın kriter dergisinde değerlendirmiştim. Bugün CHP’nin üç çıkmazından bahsedecek olursak:
İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayını bugünden açıkça belirtme baskısına direndiği ve emanetçi bir genel başkan olmadığını kalın harflerle vurguladığı dikkat çekmektedir. Mansur Yavaş’ın varlığı da önemli bir faktördür. Geçtiğimiz ay Genar Türkiye Raporu aboneleri için yaptığımız araştırmada, Mansur Yavaş’ın olası bir adaylık durumunda İmamoğlu ve Özel’den daha fazla kamuoyu desteğine sahip olduğu görülmüştür. Adaylık için partideki kafa karışıklığının bir sebebi de budur.
Bu durum CHP tabanının DEM’lileşmesi gibi bir durumu ortaya çıkarmaktadır. İki tarafın ayrı ayrı tedirginlikleri vardır: DEM tarafı, CHP’nin temsil ettiği Kemalist ideolojinin gençler arasında yayılmasından endişe duymakta; CHP tabanı ise iktidar öfkesine yenik düşerek günbegün HDP ve PKK tezlerini savunur hale gelmektedir. Bu sürecin nereye evrileceğini takip edeceğiz.
Siyasetin içeriğine kafa yormayan, siyaseti şablon cümleler ve medya etkinliği ile yöneten CHP’nin bu sorunları nasıl aşacağı, sadece parti açısından değil, ülke siyaseti açısından da oldukça önem arz etmektedir.