Dehşet
“Çok önemli” ifadesi yetmiyor. “Bu çok önemli” diye vurguluyor, yine tatmin olmuyor. “Çok, ama çok önemli” diye tekrarlama ihtiyacı da duyuyor.
Nedir bu kadar önemli olan? Erdoğan’ın, “takdim edeceğim” sözcüklerini kullanması! Adeta bir felaket, facia ve rezalet…
Kılıçdaroğlu öyle takdim ediyor bunu. Partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda, önce Cumhurbaşkanı’nın “Elimizde malum mektup var. Bu mektubu ben Sayın Trump’a takdim edeceğim” sözlerini hatırlatıyor. Ardından da şunu söylüyor:
“Takdim etmek arz etmek demektir. Bir üst makama, büyüğe arz etmek demektir.”
Nerede yazıyor bunlar? Nereye bakmış Kemal Bey?
Kendisi söylüyor, “takdimin” Osmanlıca anlamlarını araştırmış. Hiç sevmediği, yerden yere vurduğu Osmanlı aşkı depreşmiş belli ki! Biraz da üzerine kendi koymuş, çarpıtmış, yorumlayarak bu anlamı çıkartmış.
Oysa Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne baksa böyle bir anlam yok. “Takdim” kelimesinin karşısında “Sunmak, tanıtmak, tanıştırmak, öne, önceye almak” yazılı. Ama işine gelmiyor, Türkçedeki değil, Osmanlı’daki anlamı tercih ediyor. Onu da çarpıtıp, mal bulmuş gibi kürsüden paylaşıyor.
İşte siyaseti böyle yapıyor Kılıçdaroğlu!
Bu kadarla kalsa iyi; yetmiyor, bitmiyor. Türkiye için “taşeron ve yuları kaptırmış” gibi çirkin ifadeleri peş peşe sıralıyor…
1) Söyledikleri Türkiye’ye yapılan büyük haksızlık.
2) Üstelik doğru da değil, tamamen çarpıtma.
***
Kılıçdaroğlu’nu dinlerken dehşete düştüm açıkçası. Kendisini ayakta alkışlayanları görünce de tek kelimeyle ürperdim.
Konuşmasının bir başka bölümünde “Suriye bataklığına girme dedik. Ne işin var Suriye’de?” diye sordu.
Sonra “Egemen güçlerin sırtımızı sıvazladığı için Suriye’ye girdiğimizden, taşeronluk yaptığımızdan” bahsetti.
Nihayet, “Kim sana Suriye’ye gir dedi. 3 milyon 600 bin Suriyeli Türkiye’ye geldi” diyerek konuyu kapattı.
Boşa kullanmadım “dehşete düştüm” ifadesini. Bu ifadeler gerçekten dehşet verici. Asıl bu sözlerdir egemen güçlerin taşeronluğu!
Suriye’de bir oyunu bozduk biz. Başımıza geçirilmek istenen çuvalı çıkarıp attık. Batının yüzlerce yıllık Sevr hayalini bir defa daha toprağa gömdük. Geçmişte Mustafa Kemal nasıl davranmışsa onu yaptık. O yüzden iyi niyetle izah etmek zor bu sözleri!
Bir insanda iyi niye olsa, “Suriye’ye girdik, 3 milyon 600 bin Suriyeli geldi” diyebilir mi? Hepimizin gözünün içine baka baka olayları bu kadar çarpıtır mı?
***
İşçiler de katılmıştı o toplantıya…
Kılıçdaroğlu, işçilere yapılan haksızlıklardan bahsetti. İşçi hakları için 3 büyük sendikanın el ele vererek mücadele etmesi gerektiğini söyledi. “Bütün işçilerin haklarını arayacağız, adaleti, dürüstlüğü bu memlekete getireceğiz” dedi.
Oysa, Türkiye’de bu sözleri söyleyebilecek en son kişidir kendisi!
Seçim öncesi namus sözü verdi tutmadı…
CHP’li belediyelerden çıkarılan işçiler için kılını kıpırdatmadı…
Bolu’dan yola çıkıp kapısına dayanan işçilerin yüzüne bakmadı…
Ama lafa geldi mi mangalda kül bırakmıyor. Her şeyi eğip büküyor, çarpıtıyor. Bir söylediği diğer söylediğini tutmuyor.
Yaptığına da “siyaset” adı veriyor!
Dehşete düşmemek mümkün mü?