DEM Parti ve CHP’nin siyaset üretim sorunu
Türkiye siyasetinde gündem yoğunluğu her zaman önemli bir mesele olmuştur. 2002 yılında AK Parti Türk siyasi hayatına girdiğinde, siyaset yapma ve hükümet uygulamaları konusunda alışılmışın dışında bir organizasyon hızı ve sorun çözme kapasitesi ortaya koydu.
Parti, siyaset üretiyor; hükümet ise icraat yapıyordu. Parti ve hükümet, bu icraatların iletişim ve tanıtımını başarıyla yürütüyordu. Anadolu’nun en ücra köşesinden gelen talepler Ankara’ya ulaşıyor, başkentte karara bağlanarak sonuca varılıyordu.
Cumhuriyet’in kuruluşundan son çeyrek asra kadar Türk milleti ve Anadolu halkı, böyle bir siyasal organizasyon kapasitesine ve hükümet işleyişine tanıklık etmemişti.
Çözüm Süreci başladığında ise bende bir endişe belirdi. “AK Parti hükümetleri bugüne kadar tüm meselelere hızlı başladı, jet hızıyla kangren olmuş onlarca sorunu çözdü ve başarıyla yönetti. İnşallah Kürt meselesinde aynı hızla davranmaz” diye düşündüm. Çünkü bir sorunun geçmişi ne kadar derinse, çözüm süreci de o kadar zaman alır.
Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı’mız terörün bitirilmesi konusunda bir vizyon ortaya koyduğunda, geçmiş yirmi yıl boyunca Güneydoğu Anadolu ve Kürt meselesine dair yaptığımız araştırmaları yeniden gözden geçirdik.
GENAR olarak bu konuda 10’a yakın araştırma yapmışız. Ayrıca, Evren Çelik Wiltse ile birlikte Kürt raporlarının analizini yaparak İHH için hazırladığımız Güneydoğu Anadolu raporuna ekledik. İsmet İnönü’nün raporundan başlayıp İHH raporuna kadar yazılmış tüm Kürt raporlarını inceledik, dönemlerini ve raporları karşılaştırdık.
Bugün tartışmalar yeniden başladığında, yaptığımız araştırmaların özetini çıkararak eldeki hafıza ile yeni bir araştırmanın temelini oluşturuyoruz. Çözüm Süreci bittikten sonra AK Parti adına bölgede çalışmalar yapmıştım. Mardin, Diyarbakır ve Batman gibi illerde kanaat önderleri, siyaset insanları ve vatandaşlarla görüşmeler gerçekleştirdik.
Çözüm Süreci bittikten sonra ise bölgede “yer demir, gök bakırdı’’. Esnaf ziyareti için bir dükkâna uğradığınızda, köşe başında birkaç örgüt mensubunun sizi takip ettiğini görüyordunuz. Başka bir bölgeye gittiğinizde de durum değişmiyordu.
Çalışmalarımızı tamamladıktan sonra geniş bir heyete uzun bir sunum yaptım. Özetle, seçim çalışmaları bittikten sonra, bölgenin siyaseten yeniden kazanılmasının mümkün olduğunu savundum. Yöntem olarak ise Rusların Kafkasya’daki ilerlemesini örnek verdim. Kesinlikle askeri bir yöntem önermiyorum. AK Parti, toplum genelinde kabul gören bir siyasi partidir. Eğer gençlere, kadınlara, esnafa ve eşrafa güven veren, adalet odaklı, kalıcı ve sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir vizyon sunarsa, sürekli siyaset üreterek bölge halkıyla konuşulursa, bölgenin siyaseten geri kazanılması adım adım mümkün olabilir. Daha sonra bu konuda bir metodoloji de çalışmıştım.
Cumhuriyet Halk Partisi, Alevi seçmenlerin %80’inin oyunu alıyor. Ayrıca DEM Parti ile kent uzlaşması halindeler. Bugüne kadar ne Kürtler ne de Alevilerle ilgili siyaseten kayda değer bir başlık üretmiş değil.
CHP, siyasetin sorunlu alanlarından uzak kalmayı tercih ediyor ve hiçbir konuya derinlemesine nüfuz etmiyor. İktidar alternatifi olduğunu iddia eden bu partinin yapabileceği en başarılı iş, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde ortaya koyduğu yönetim başarısını sergilemek olacaktır. Orada da ne kadar başarılı oldukları belli!
Yerel seçimlerden sonra CHP’nin en önemli gündemi, Ekrem İmamoğlu’nun adaylığını açıklamak ya da Özgür Özel’i devirip onun yerine genel başkan olmasını sağlamaktır. Ancak ülkenin bu kadar can yakıcı sorunu varken, CHP’nin hizipçi siyaset tarzını sürdürmesi, büyük bir eksikliktir.
DEM Parti ise hiçbir zaman tam anlamıyla bir parti olma amacı gütmemiştir. Çözüm Süreci araştırmalarını incelediğimizde, 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin %13 civarında oyu vardı. O dönem yaptığımız araştırmalar, Türkiyelileşme siyaseti devam etseydi, partinin oy potansiyelinin %17’ye çıkabileceğini gösteriyordu. Ancak parti, Türkiyelileşmek yerine terör örgütü PKK’nın kolaylaştırıcı bir unsuru olmayı seçti.
‘Çukur’ terör eylemleri sürecinden sonra ise bölge halkı, PKK’nın hiçbir çağrısına yanıt vermedi. Uzun süre HDP mitinglerine katılmadılar. Yine de %10 civarında oy oranıyla partiyi desteklemeye devam ettiler. Kürt seçmen, partisine şu mesajı veriyor: “Sizin rotanız Ankara ve sivil siyasettir; bu terör fantezisinden vazgeçin.”
Bugün CHP ve DEM Parti’nin içine düştüğü kısır döngü benzerlik gösteriyor. CHP hizipçilik ve kapasite sorunu yaşarken, DEM Parti de PKK’nın izin vermemesi nedeniyle siyaset üretemiyor. Bu nedenle partinin siyaseti ve siyasi talebi yoktur.