Demirtaş da Hoca’ya karşı boş değil!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan sonra eski Başbakan Ahmet Davutoğlu da “Demirtaş’ı sevenler derneği”ne katıldı. Davutoğlu “Demirtaş’ın tutuklu olmasına ne ben, ne partim onay vermez yani olumlu görmez” dedi.
Oysa Selahattin Demirtaş’ın, Ahmet Davutoğlu’na ilişkin duyguları pek de karşılıklı görünmüyor. Demirtaş, Davutoğlu hakkında çok vahim suçlamalarda bulunan biri. Mardin 2’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakkında açılan davanın 20.12.2016’daki duruşmasına SEGBİS sistemi ile katılan Demirtaş, ifadesinde, Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’a yönelik suikastı gerçekleştiren polis memurunun Ahmet Davutoğlu döneminde işe alındığını ve dolayısıyla suikastın arkasında Davutoğlu olduğunu öne sürmüştü. Demirtaş, ayrıca Türkiye’nin “terör örgütü listesi”nde bulunan El Nusra’nın Davutoğlu tarafından desteklendiğini de iddia etmişti.
Demirtaş, Davutoğlu’nun son “sıcak mesajları” karşısında da “Böylesi bir ‘stratejik deha’nın yapması gereken en anlamlı şey geçmiş yıllar nedeniyle samimi bir özür ve özeleştiridir” diyor.
Bu suçlama ve iddialar, Ahmet Davutoğlu’nun kimlerle ortaklık arayışı içine girdiğini göstermesi bakımından aslında ibretlik. Demirtaş mı dengesiz, yoksa ona yaranma çabası içine giren eski başbakan mı, gerçekten anlamak mümkün değil!
Muhalefet, Demirtaş’ın “aslında ne kadar büyük bir devlet ve siyaset adamı olduğunu” keşfededursun; biz mahkeme ifadelerini hatırlatarak, Demirtaş’ın neden hapiste olduğunu hâlâ bilmeyenleri bir nebze de olsa aydınlatmayı umalım.
Selahattin Demirtaş, 11-12-13 Nisan 2018 tarihlerinde Ankara Sincan’da görülen duruşmasında 53 vatandaşımızın hayatını kaybettiği 6-8 Ekim çağrısını bizzat kendisinin başkanlık ettiği “olağanüstü” toplantıda kararlaştırıldığını itiraf etmiş durumda.
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Davutoğlu’nun (bu arada her üç soy ismin de ‘oğlu’ ile bitmesi, siyasetin biraz da soy sop işi olduğunu düşündürüyor insana) Demirtaş’ı sütten çıkmış ak kaşık gibi lanse etmeye çalışmadan evvel biraz zaman ayırıp duruşma tutanaklarını okuması gerekiyor; zira 6-8 Ekim olaylarını başlatan çağrıyı kimin, nasıl, nerede, saat kaçta yaptığına ışık tutuyor söz konusu şu tutanaklar:
“Selahattin Demirtaş: 6 Ekim akşamı ‘olağanüstü’ MYK toplantımız vardı.
Mahkeme Başkanı: Saat kaçta, kimler vardı?
Demirtaş: Kimler vardı isim isim hatırlamıyorum ama MYK’nın çoğunluk üyeleri oradaydı.
Toplantı halindeyken Suruç’ta bulunan arkadaşlarımız bir MYK üyemizi aramış, demiş ki, “Mürşitpınar Sınır Kapısı düşmek üzere”, şimdi ne yapacağız?
Ne yapalım? Acilen bir açıklama yayımlayalım. Hem hükümeti protesto edelim, hem de insanların protesto hakkını kullanmasını isteyelim. Tutumumuzu şu saatte açıklayalım dedik.
Bunları konuştuk, bu arada özel kaleme Başbakan Davutoğlu ile telefon bağlamasını söylemiştim. Özel kalem içeri girdi, ‘Başbakan hatta’ dedi. Ben toplantıdan çıktım. Telefon görüşmesi bitti ve morali çok bozuk bir şekilde toplantıya döndüm. Arkadaşlar da dedi ki ‘Biz de bu arada yazılı bir açıklama yaptık!’
(Söz konusu HDP’nin resmi sosyal medya hesabından yayımlanan ve 53 vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan çağrı)
Mahkeme Başkanı: Siz o açıklamanın yapıldığından haberdar değilsiniz özetle. Böyle mi anlıyorum?
Demirtaş: Benim de içinde bulunduğum toplantıda alınmış bir karardır. Öyle haberdar değilim falan değil. Sonuna kadar ben o açıklamanın arkasındayım.
Mahkeme Başkanı: Basın açıklamasının yapılma kararı alınmıştı siz çıktığınızda?
Demirtaş: Tabii ki, tabii ki. Alınmıştı, hiçbir tereddüt yok o konuda.”
Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Ahmet Davutoğlu, bu diyalogları okuduktan sonra hâlâ “Demirtaş niye hapiste bilmiyoruz” diyorlarsa, yapacak bir şey yok. Bırakın, birbirleriyle hemhal olmaya devam etsinler!