Demirtaş’a selamdan İmamoğlu’na selama; senaryo aynı!
Miting meydanlarında “Demirtaş’a selam” diyenler artık “İmamoğlu’na selam” demeye başladılar.
Karakterler değişti, ama siz bu filmi daha önce seyretmiştiniz.
“Uyarlama filmin” fragmanı tüm mitinglerde gösterime girdi. İyi seyirler! Koltuklarınıza yaslanın ve patlamış mısırlarınızı yanınıza almayı unutmayın.
Dün Kemal Kılıçdaroğlu, “Size Demirtaş’ın selamını getirdim” derken bugün Özgür Özel, “Size İmamoğlu’nun selamını getirdim” diyor.
Neticede Kemal Bey “cumhurbaşkanı adayı” oluvermişti. Hatta Ekrem Bey ve Mansur Yavaş “adayın yardımcısı adayı” olmuş ve seçimi kaybetmişlerdi.
Artık miting meydanlarında niçin “Selahattin Demirtaş’a özgürlük” demiyorlar?
Madem ilkeleriniz ve denkleminiz var, madem mesele hürriyet; o vakit neden “Demirtaş” demeyi bıraktınız?
Sizin için tabir-i caizse “kullanışlı olmaktan” çıktı mı? Yarın da İmamoğlu’nun “kullanışlı olmaktan” çıkmayacağını garanti ediyorlar mı?
“ÖZGÜR BEY’DEN MANSUR YAVAŞ’A ÇALIM”
Bu arada meğer Mansur Yavaş “iki forvetten biri” değilmiş!
Özgür Özel onu sadece Ekrem Bey’i siyasi manada “ekarte etmek” için kullanmış. Bugün artık Yavaş’ın ismi anılmıyor.
Özgür Özel döndü dolaştı ve CHP’yi ciddi oranda dizayn etti. Evin içini kim dizayn ederse “cumhurbaşkanı adayı” o olur.
Fakat Özgür Bey denklemini “CHP seçmeni üzerinden” kurguluyor ve tüm ülkeye hitap etmeyi başaramıyor.
“BAŞKAN ERDOĞAN’A İFTİRA”
Özgür Özel kendisine CHP seçmeni tarafından verilen krediyi hunharca harcıyor. Servete konan torun gibi har vurup harman savuruyor.
Recep Tayyip Erdoğan’a belki önceki genel başkan Kılıçdaroğlu’nu da aşacak şekilde ifadeler kullanıyor.
“Erdoğan’ın Trump’tan izin aldığı” şeklindeki sözleri katıksız iftiradır.
Siz Recep Tayyip Erdoğan’ı tanıyamamışsınız Özgür Bey; o ülkesinin adamıdır ve hiç kimseden icazet almaz. Onu etrafınızdaki bazı isimlerle karıştırmayın.
Sahi Özgür Bey siz “sınırötesi operasyonlar” için TBMM’de oylanan “Suriye tezkeresine” tam da Amerika’nın istediği şekilde “hayır” demiştiniz. Yani Mehmetçik Suriye’den çıksın demiştiniz.
ABD’nin istediği şekilde Suriye tezkeresine “hayır” diyenler, şimdi Türkiye sahada galip gelince “Biz sırtımızı ABD’ye yaslamadık” diyorlar.
Önceki yasladığınız neydi?
“İSRAİL’LE KOMŞU OLDUK”
Türkiye fiili ve askeri manada değil ama stratejik manada İsrail’in komşusu oldu.
Artık sınırın sıfır noktasındayız.
Ordayız.
Birileri Türkiye’nin dibine “terör devleti” kurarak “komşu” olmak istiyordu ve evet “komşu” olundu. Ama bizim sınırımızda değil, İsrail’in kendi sınırlarında!
Kaynaklarımdan teyit ederek yazıyorum. Netanyahu ABD’ye Türkiye’yi şikayet etmek için gitmemiş. Bilakis Türkiye’nin “Askeri üsler kurulacak yerlerde İsrail saldırıları var. İsrail’e karşı karşıya gelirsek gereğini yaparız” ihtarının ABD yönetimine ve İsrail’e iletilmesinden sonra Donald Trump ABD’ye çağırdığı Netanyahu’yu “Makul ol” diye uyarıyor. Meâlen, “Türkiye’nin sahadaki egemenliğini ABD kabul etti. Sen de kabul et ve sınırında otur” diye uyarıyor.
İsrail şayet makul olmazsa ABD biliyor ki YPG’ye ne yapıldıysa siyonist yönetime de aynısı yapılır.
Bunu ABD anladı, ama içimizdeki siyasi ve sosyolojik uzantıları anlamadı.
Türkiye’nin ihtarını dinlemeyenler şu anda Türkiye ile barışmak için sıraya girmiş vaziyetteler! İsrail için bu kolay olmayacak; katlettiği bebeklerin, insanların hesabını vermeden onlara uzatılacak bir el de olmayacak.
Sonun başlangıcı ve bunun dönüşü yok!
Theodor Herzl’in başladığı yere geri dönecekler ve ayağa kalkmaya fırsatları olmayacak.
Hamaset mi yapıyorum?
Hayır.
Siz sahayı ve konuşulanları dinleseniz bu yazdıklarımın sadece bir “ön bildirim” olduğunu ve büyük dönüşümün ileride daha net olacağını görürsünüz. Devran döndü, yapılması gereken “sağlam basmaya” devam etmek; hepsi bu!
SON SÖZ: Katillere ve zalimlere merhamet mazluma ihanettir!