DENETLENMEZ…DENETLERİZ
Toprakları milyon karelerle ifade edilen, gücü ve adaleti her yere nam salmış bir imparatorluğu,yüz yılı aşkın bir sürede içerideki iş birlikçileriyle kılcal damarlarına kadar işlemek suretiyle,ilmek ilmek örerek,yıkacaklar…Sonra da ‘Tamam’,’Bu kadar yeterli’ Böldük…Parçaladık…İstediğimiz ölçülere de getirdik…Artık çekilebiliriz mi!!! Diyecekler.
Tabiki…Hayır…
Elleriyle bugünkü sınırlarına getirdikleri,stratejik önemini artık bebelerin bile ezberlediği ve her açıdan büyük önem arz eden bir ülkeyi kendi gelişim süreci içinde bırakacaklarını
düşünmek…çok ütopik olmaz mıydı…
Yıllardır bize anlatılanların yerine gerçekleri görme zamanı gelip de geçmedi mi…Dilini, kültürünü topyekün değiştirdikleri ve geçen yıllarda da paranın gücüyle icat ettikleri argümanlarla zehirlemeye devam ettikleri bir milletin geleceğini de elbette dizayn edeceklerdi.
Çoklarını kendine hayran bırakan! Avrupa’nın kodlarını çözmek için fazla kafa yormaya gerek yok.
Aslında tarihin uzun ve acımasız yollarından geçerken savaşlar, göçler, felaketler sonrası sürekli birbirlerini yiyerek, güç savaşı yaşamış ve arzuladığı zenginliğe erişmek,topraklara kavuşmak için hunharca katliamlar yapmış,din,inanç,özgürlük ve daha nice insani değerler taşıyan hakları kimselere tanımamış bir düşmandan bahsediyoruz. Onların geçmişte de,Sanayi Devrimi sonrası başlayıp,bugünlere gelen Kapitalist dünyalarında da asla acımak,merhamet ve yardım etmek gibi insani duygular yok.Tarih sayfaları bunların akla sığmayacak oyun ve çekişmeleriyle dolu…Bakmayın siz öyle şatafatlı sıfatlarla kurdukları örgütlere.İnsan kelimesi o örgütlerin sadece isimlerin de vardır.Kullandıkları amblemleri bile hala içlerinden atamadıkları Pagan Helen izlerini taşır.
Zenginliğini gördükleri zamandan beri büyülendikleri Doğu coğrafyasında ise; yüzlerce yıl korkulu rüyaları olmuş ve müşerref olduğu günden beri İslam’ın sancağını hiç bırakmamış,elinden düşürmemiş,İ’LA-YI KELİMETULLAH için cihat eden, gücünü Allahtan, milletten ve yiğitliğinden alan…büyük bir imparatorluk ve günümüzde de o imparatorluğun torunları,kökleri var.
Bizim geleneğimizde devletin bekaası için planlar yapılırken bile güçlü iman duygusunun yerleştirdiği hak ve adalet vardır;ama imtihanımızdır bizim.Yüz yıllardır düşmanın içimize çöreklenen yılanlarıyla,çıyanlarıyla uğraşmak.yüzlerce yıldır bitmeyen kin ve nefretle türlü şekillerde geldiler, her seferinde başka bir kart açtılar ve Her seferinde başka simalarda başka kılıklarda göründüler. En çok da yaratılış gayemiz olan İslam’la vurdular. Devir oldu top yekün saldırdılar, tıpkı…Şimdi olduğu gibi…Fatih’in torununa saldırdıkları gibi.
Avrupa Karma Parlamenter Mikropları’nın (AKPM) kararlarını da bu minvalde değerlendirmek lazım.Onlardan sağ duyulu,istikrarlı ve tarafsız yargılar beklemek çok büyük hayal olur. Hele ki…Bunca uğraşlarına rağmen yıllarca vesayet altına aldıkları ve bir kez daha dağıtmaya muvaffak olamadıkları, sürekli başarısızlığa uğradıkları ve her fırsatta karşılarına dikilen bir ülkenin son olarak gerçekleştirdiği referandum da ellerinden geleni ardlarına koymadıkları halde hayalini kurdukları sonucun çıkmaması onları çılgına çevirdi.
Neden mi çılgına döndüler;çünkü Yeni Dünya düzenini hep onlar dizayn etti, güce zinhar tahammülleri yoktur.işte tam da bu sebeple diyoruz ya…Oyuna getirdikleri koskoca imparatorluktan kalanları da bırakmak istemezler diye.
Bugüne kadar kendi emelleri ve halklarının rahatlığı için tarumar ettikleri Ortadoğu’yu ve özellikle Türkiye haline getirdikleri topraklarımızın rahat nefes almaması ve güçlenmemesi adına istedikleri gibi şekillendirdiler, kedinin fareyle oynaması gibi oynadılar geçmişte.Kendi ekonomilerini güçlendirmek için kurdukları birliklerini maşaları eliyle egemenlikleri altına aldıkları ülkeler ve gizli örgütler üzerinden yönettiler ve hala yönetmekteler.
2.Dünya Savaşı sonrası abilerinin desteğiyle toparlanarak, ülkelerininin ve coğrafyalarının geleceğini yeniden şekillendirirken, geçtiğimiz yüzyılın planlarını da el birliğiyle uygulamaya koydular. Kendi birlik oluşumlarıyla birlikte ülkemizde yaşanan siyasi ve ekonomik krizlerin,tarihe damga vuran pek çok acı tecrübenin hemen hemen eş zamanlı gerçekleşmesi tesadüf müdür…
Hırsları hiç dinmedi savaşlar, terör olayları ve daha nice felaket ve acılar organize ederek,cehennemi dünyada yaşattılar özellikle de Müslümanlar’a…
Şimdi siyasi denetleme kılıfıyla içişlerimize karışma hakkını 1963’de Türkiye ve Yunanistan dışında hiçbir üye veya aday ülkeye uygulanmamış şartlarla imzalanan Ankara
Anlaşması’ndan mı alıyorlar… Anlaşmanın yürürlüğe girdiği 1964 ve devamında yaşanan süreci incelerken hem Dünya üzerinde hem de ülkemizde yaşanan olayları objektif olarak okumamız gerekiyor; şöyleki… ülkemizin İçişleri’ne müdahil olmak maksadıyla ekonomimize karıştılar ve sonrasında her on yılda bir bedeli ağır ödenen krizler yaşanırken araya darbeler sıkıştırmayı ihmal etmediler. Türkiye siyasetine kara bir leke olarak sürülen devrin Başbakanı Adnan Menderes’in asılmasına kadar giden süreçte parmakları yok muydu…Bir yandan sırtımızı sıvazlarken diğer yandan sürekli arkadan vurdular. Sosyo kültürel değişimlerle birlikte oyuna soktukları piyonlarıyla her kaosta yaptıkları gibi puslu havalardan istifade ederek,çok ocaklar söndürdüler.,çok yuvalar yıktılar.
Yaptıkları anlaşma ile yok ‘Hazırlık Süreci’ yok ‘Geçiş Süreci’ derken yıllar boyu bir kaşık bal çalarak kapılarında türlü bahanelerle beklettikleri topluluklarına almamak için yeni gelin gibi naz ederken bile anlaşma sayesinde kurdukları ticari ilişkilerle ülkemizin zengin nimetlerinden sonuna kadar istifadeden geri durmadılar. Kılıfına uydurdukları fırsatları leyhlerine çevirerek,ülkemizi sürekli markaj altına aldılar.
E ne oldu…Peki…Ne değişti…Aslında alınan Siyasi Denetleme kararından belli kuyruk acıları.
Siyasi kararlılığı sayesinde çökmüş bir ekonomiyi ve milleti yeniden ayağa kaldıran dolayısıyla da uyum sürecini istikrarlı bir şekilde tamamlama yolunda iyi niyetle devam eden,Güçlü bir Türkiye Monşerlerin işine gelmedi, planlarını bozdu;çünkü yeni yüz yılın parsasını kapma savaşı kendi içlerinde devam ederken, gözlerinin içine baka baka ‘Dünya 5’ten Büyüktür’diye kükreyerek Müslümanlar’a selam çakan bir yiğide ve ülkemizi dış dünyada temsil eden ,300 yıldır ilk defa sahip olma şansını yakaladığımız gerçek Anadolu’lu Milli bir Dışişleri Bakanı’na kurdukları düzen içerisinde tahammül etme imkanları kalmadı. Kısaca bu sefer hesapları tutmadı.Biz Millileştikçe de onlar sürekli kan kaybediyor.
İşte bu nedenle yine dört bir yandan geliyor, aç kurtlar gibi saldırıyorlar.
‘Şapka düştü kel göründü.Avrupa…36.Fasıl’ı biz açıyoruz.Bütün pislikleri derdest edip, postalama faslı.
Bu saatten sonra içimize yerleştirdiğin Fetö, PKK ve diğerlerini temizleme hareketlerine hız kesmeden devam eden Türkiye’yi engelleme yolunda atacağınız adımlar beyhude olacaktır.
Kendi içinizdeki çekişmeler devam ederken, bölücü oylarıyla yaptığınız hamleleri takmıyoruz. Kurucusu olduğu partinin başına geçmeye hazırlanan Güçlü liderimiz ve milletimizle çizdiğimiz yolda devam etmeye kararlıyız.
Kanını emmek için pençelerinizi geçirdiğiniz eski Türkiye yok artık…
Kendi istikbaline kendi verdiği kararla devam eden bir Türkiye var artık.
Bundan sonra sadece biz istersek, seni muhatap alabiliriz. Gerekirse; Cumhurbaşkanımız’ın dediği gibi Referandum’a gider, milletçe karar veririz. Eminim ki…Norveç halkı gibi
Türk Milleti’nin kararı da AB’ye HAYIR olacaktır.
Unutma! İki yüzlü Avrupa…
Biz denetlenmez…Denetleriz…
Meral Savaş
Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%