Depremde görgüsüzlüğe de siyasete de hayır!
Yaşanan dram çok büyük ve kitlesel.
Ancak devlet-millet el ele çözülecek bir mesele.
Kahramanmaraş Depremi, şiddeti bakımından Cumhuriyet tarihindeki en büyük ikinci deprem. Etkilediği il sayısı 10.
100,620 km2’lik bir alan bu yıkıma maruz kaldı.
İki Hollanda, bir Portekiz ve İngiltere kadarlık bir alandan bahsediyoruz.
Milyonları etkisi altına alan çok büyük bir afetle karşı karşıyayız.
Öyle yıkıcı bir enerji ortaya çıktı ki 130 atom bombası etkisi kadar.
Kahramanmaraş Depremi, Japonya’nın Kobe kentindeki 1995’te yaşanan depremle, benzerlikler taşıyor. Deprem konusunda çok deneyimli bir ülke olmalarına rağmen Japonlar, iki gün sonra afet alanına ulaşabilmişlerdi.
Bu konuda pazartesi sabah saatlerinden itibaren askerinden sivil gönüllü ekiplerine kadar sahada olan tüm kurumları kutlamak gerekir.
Elbette birikimimiz, çabamız, imkân ve enerjimiz hepsine yetişmeye yetmiyor. Çünkü yara çok büyük. Çünkü insan gücü ve imkanları sınırlı.
Yapılması gereken; imkân ve birikimimizi en doğru şekilde harekete geçirmek.
Bu kapsamda umudumuzu ve enerjimizi bölen, insanları kin ve düşmanlığa iten söylem ve paylaşımlardan uzak durmalı.
Kriz simsarları harekete geçti
Sosyal medyada yalan ve kurgu söylemlerle umutsuzluk ve düşmanlık aşılıyorlar. Bu gibi yıkıcı kişileri, suç işleyen simsarları ‘dezenformasyonla mücadele’ kapsamında devlet kurumlarına iletmek vatandaşlık borcudur.
Dezenformasyon Bildirim Servisi hizmete girdi. Bu uygulamayı cep telefonlarınıza indirebilir ve toplumu aşağı çeken kişilerin yasal alanda cevabının verilmesi adına siz de görev alabilirsiniz.
Enkazlarda tek bir vatandaşımız kalmayana kadar bize siyaset de ideoloji de yasak olmalı.
Yaşanan dramı siyasete ve ideolojiye malzeme yapanlara yazıklar olsun.
Parti, iktidar, muhalefet, ırk, mezhep hepsini bırakın.
Sadece iki mefhum var; Devlet ve millet.
Gün birlik olma günü.
Bu bağlamda sakin ama odaklanmış biçimde süreci selamete çıkarmak bakımından en verimli nasıl olunabilir? Bu sorunun cevabını aramak durumundayız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yedi günlük yas kararının ardından üç ay süreyle bölgede geçerli olacak OHAL kararını da açıkladı.
OHAL Kanunu’nda kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra özel ve tüzel kişilerin de arazi, arsa, bina, araç, gereç, yiyecek, ilaç ve tıbbi malzeme gibi kendilerinden talep edilen her türlü desteği vermek zorunda olduğu belirtiliyor.
Bu bağlamda yaraların sarılması adına OHAL’in ilan edilmesi çok isabetli olmuştur.