Depremden Kurtuluş Savaşı
Deprem 6.8 ile Elazığ’ı vurdu.
Haberi ilk duyduğumda “eyvah” dedim.
Yüzlerce binanın yıkılmış, binlerce insanımızın enkaz altında kalmış olabileceğini düşündüm.
Korktum.
İçimden “gerçek durumu ancak günler sonra öğrenebiliriz” diye geçirdim.
Neydi bu?
17 Ağustos’un izlerini hâlâ taşıyor olmaktı.
Ne zaman bir deprem olsa o günleri yeniden yaşıyor olmaktı.
Enkaz altından yükselen seslerin saatler hatta günlerce nasıl muhatapsız kaldığını…
Dünyanın dört bir yanından kurtarma ekiplerinin ulaşabildiği Sakarya’ya birkaç saatlik mesafedeki Ankara’nın bir türlü erişemediğini…
Dönemin Başbakanı’nın “Devletin kurumlarına ulaşamıyorum” çaresizliğini…
Dönemin Cumhurbaşkanı’nın “Ne yapalım altımız çürük” çıkışını…
Devletten kesilen umutların sivil dayanışma sayesinde yeşerdiğini…
Kolay değildi unutmak.
Deprem Elazığ’ı 6.8 ile vurduğunda yüzümüzden dökülen buydu aslında.
17 Ağustos’un acı hatıralarıydı.
İçimizi “yine öyle olacak” korkusu kaplamışken bir şey oldu.
Gelişmeleri endişeli bakışlarla takip ederken bir anda “Devleti” gördük.
Hepimizden daha genç, çevik ve diriydi.
Ne yapacağını biliyordu.
Sadece ama sadece yarım saatlik süre zarfında depremden etkilenen yerleşim alanlarının tamamına ulaşmıştı.
İçişleri, Sağlık, Çevre ve Şehircilik Bakanlarını birkaç saat içinde depremzedelerle yan yana gördük.
Ve gün ışıdığında, daha ilk andan itibaren çalışmaları büyük bir titizlikle yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan Elazığ’daydı.
Devlet bu kez “kurumlarımıza ulaşamıyoruz” deyip geçmedi, yıkılan binanın enkazındaki kadına ulaşıp serum taktı.
Daha 3 gün geçmeden depremzedelerin sağlık, barınma, yemek gibi acil ihtiyaçlarını karşılamakla kalmadı köylerdeki vatandaşlara hayvan ve yem desteği vermeyi bile ihmal etmedi.
Bütün bunlar olurken Milli Eğitim Bakanı psikolojik danışman kimliğiyle Elazığ’daki bir öğretmenevinde depremzede çocuklarla terapi seansındaydı.
Deprem 6.8 ile Elazığ’ı vurduğunda çok korkmuştum.
Çünkü 17 Ağustos gibi olacak zannetmiştim.
Ama “Devlet”i gördükten sonra korkularımın kapladığı alanı artık “güven”e tahsis ettim.
Şimdi sıra her şeyden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “her ne pahasına olursa olsun…” diyerek başlattığı kentsel dönüşüm mücadelesini milletçe bir seferberliğe dönüştürüp “Depremden Kurtuluş Savaşı”nı kazanmaya geldi.
Olur mu?
Yol, yöntem doğru, niyet güzel, imkan ve kabiliyetler yeterli, irade sağlam.
Neden olmasın?