Depremle darbeyi karıştırdılar
İstanbul’daki 5.8’lik deprem heyecan yarattı. Fakat bu heyecan bildiğimiz korkuya, endişeye dayalı heyecandan biraz farklıydı; siyasetçisinden deprem profesörüne, televizyoncu ve gazetecisine kadar ortak özellikleri Erdoğan karşıtlığı olan kişilere depremle beraber fazladan bir enerji geldi. Doğal bir afet yaşamıyoruz da sanki Erdoğan’dan kurtulma fırsatı yakalamışlar gibi depremi heyecanla karşıladılar.
Depremin şiddetinden fazla bir yıkımı ortaya çıkarmaya hevesli oldukları her hallerinden anlaşılıyordu. Depreme gösterdikleri ilginin insan hayatına duydukları ilgiyle orantılı olduğu ise söylenemez. Depremde ortaya çıkmayan kaosu yalan haberlerle oluşturmaya çalıştılar. Saldırgan hallerinde, depremin eksik bıraktığı yıkımı tamamlama arzusu dışa vuruyordu.
Deprem uzmanı profesörlerin hırsını, ekranlardan taşan siyasi nefretini hissetmeyen herhalde kalmamıştır; kendilerini izlerken “deprem oluyor, darbe değil” demek geldi içimden. Yine sosyal medyadan bildik manipülatör tiplerin/gazetecilerin en çok yalanı deprem günü söylemesi neyle açıklanabilir?
En çok yalan iktidarı devirmeye yaklaştıklarında, darbe ve ayaklanmalar esnasında söylenir. Arap baharı olayları ve bizdeki Gezi kalkışmasından biliyoruz; dünyanın en büyük yalanları o kısa birkaç günde atıldı. 15 Temmuz akşamının yalanları da az meşhur değil tabii.
Deprem sırasında da koca koca gazete ve gazeteciler boğazdaki köprülerin yıkılmak üzere olduğunu haber vermedi mi? Toplanma alanlarıyla ilgili TV’lerin yaptığı yalan haberleri de unutmayalım; yani ülkemin bazı siyasetçileri, profesör ve gazetecileri depremle darbeyi karıştırdı yine.
5.8’lik bu deprem İstanbul için hâlâ ciddi eksikliklerimizin olduğunu göstermesi bakımından uyarıcı olmuştur elbette; ama en çok da depremi darbeye dönüştürmek isteyenlerin az olmadığını göstermesi bakımından ibretlik olmuştur. Birkaç gündür gözlerimizin önünde olup biten, ekranlardan evlerimize yansıyan bundan başka bir şey değil maalesef.
