Dert…
Başörtülülere önce sokaklarda saldırdılar.
Doymadılar.
Şimdi sosyal medyada linç kampanyaları düzenliyorlar.
Bir insanın hem başörtülü hem zengin olmasını suçmuş gibi gösteriyorlar.
Onlara göre dindarlar yarışamaz, başaramaz, kazanamaz…
Böyle olmasını istiyorlar.
Çok zamandır yoktular.
Nefretleri bitip tükenmiştir sanıyorduk.
Bitmemiş.
İçlerinde saklamışlar.
Bir yerlerden cesaret buldular.
Durmuyorlar…
Belli ki durmayacaklar.
Bu bize neyi gösteriyor?
Türkiye’yi kutuplaştıranların asıl kimler olduğunu…
Yakın ve açık bir tehlike ile yüz yüze yaşadığımızı…
Fırsatını buldukları an maskelerini indirip tüm güçleriyle saldırmaktan çekinmeyeceklerini…
Kim bunlar?
Yalanlarla, algı oyunlarıyla, etki ajanlığıyla, sistemli çabalarla yüzyıldan fazla bir süredir toprağına, vatanına, bayrağına, milletine, değerlerine, kültürüne, inancına, tarihine yani kendisine düşman edilmiş kitleler…
Kayıp nesiller…
Gerçek ile bağları koparılmış yığınlar…
Bu hale nasıl düştük?
Uyutulduk…
Uyuşturulduk…
Kulağımıza fısıldanan telkinlerle güdüldük.
İyiyi kötü, güzeli çirkin, gerçeği yalanmış gibi gösterdiler.
Bunu sistemli ve sürekli hale getirip kurumsallaştırdılar.
Özel kültürüne sahip çıkmayan bir milletin çürüyüp gideceğini bilerek hep aynı yere, can noktamıza, öz varlığımıza, güç kaynağımıza hiç durmadan, bıkmadan, usanmadan, hiç vazgeçmeden, ara vermeden vurdular.
Çare?
Baştan başlamak.
Azimle, sıfırdan imkan bularak, hedef tutarak, milli şahsiyet davası güdenlerle safları sıklaştırarak, özendirerek, sevdirerek, kolaylaştırarak, yitirdiğimiz değerleri hatırlayıp hatırlatarak, her gün değil her an yenilenen bir inançla yeniden başlamak…
Ama İNSAN için…
‘İNSAN’a değer’ duygusuyla…
