Devam

Okuduğunuz Yazı
Devam

İçerik

Düşünüyorlar, taşınıyorlar, kaşınıyorlar, oturuyorlar, tartışıyorlar.
Masada gündeme gelen konu Türkiye…

Avrupa başkentlerinden tutun, okyanus ötelerine kadar her yerde rüyalarında bile Türkiye’yi görür hale geldiler.
Kafa patlata patlata kafa da kalmadı adamlarda. Patlamış mısır gibi patlamış kafaya döndüler garibanlar. Şimdi Türkiye’de seçim var ya yeni dertleri de bu. Mesela Amerika’da Siyonist-Haçlı ittifakı NeoCon’ların karargahlarından Washington Enstitüsü adlı düşünce kuruluşu var.

Bu kuruluşun en büyük hayali NewYork-Tel Aviv-Londra küresel hattına “Emredersiniz” diyecek bir Ankara’ya yeniden kavuşmak. Geçmişte bunu sağlıyorlardı, o yüzden ayda yılda bir bizi konuşuyorlardı. Şimdi devran değişti. O yüzden neredeyse hergün Türkiye ile yatıp Türkiye ile kalkıyorlar. Son olarak önceki gün yine Türkiye’deki seçimler ağırlıklı bir konferans düzenlediler. Konuştuklarına bakınca gülüyorum. Çünkü gülünecek haldeler. Mesela konuşmacılardan biri “24 Haziran seçimlerinde Türkiye’de muhalefetteki partilerin kendi adaylarını çıkarması çok önemli” diyor.

Yani “Bence her Erdoğan karşıtı parti ayrı ayrı cumhurbaşkanı adayı çıkarmalı” görüşünü savunuyor. Adam oturmuş, uzun uzun düşünmüş. İşi gücü bırakmış bir daha düşünmüş. “Ortak bir aday yerine ilk turda partilerin kendi adayını çıkarması daha yararlı olur. Çoğunluğun oy kullanmasını sağlamak önemli.” diye bir görüş atıyor ortaya. Ancak adam dertli… Adam fıtık olmuş… Adamın torbaları patlamış.
“Erdoğan güçlü görünüyor” diyor üzülerek… Konferansı takip edenler de üzülüyor. Sonra anidan parlıyor “Ama” diyor…

Üzülen dinleyiciler heyecanla bükülen boyunlarını doğrultuyor. “Ama dedi. Bir umut var galiba” diye kalplere ılık bir heyecan yayılıyor. Konuşmacı “Türkiye’deki seçimlerde sürprizler de olabilir.” diyerek konuşmacıları süzüyor. Ve olabilecek UMUT sürprizinin nasıl gerçekleşeceğini bakın nasıl haykırıyor; “Amerika’daki 2016 seçimlerinde herkes Hillary Clinton’ın kazanacağını düşünüyordu ama öyle olmadı.” Vay bee… Düşünce kuruluşunda sarfedilen ne müthiş, ne muazzam, ne bilimsel düşünce bu. Salondakiler rahatlıyor, derin bir “Oh” çekiyor…

Herkes “Evet evet muhalefet ilk turda ayrı ayrı aday çıkarmalı” diye düşünür hale geliyor. Bunu düşünen adam kendinden gurur duyarak dinleyicilere bakıyor. İşte düşünen adam böyle olur. Patlamış kafanın üreteceği de bu kadardan öteye geçmez ama… Neyse! Biz devam edelim. Şimdi ilk konuşmacı okyanus ötesinde “Muhalefet ayrı ayrı aday çıkarsın” dedi ya olay kapandı mı? Hayır… Türkiye’de iktidarın değişmesi için kafası patlayanlardan bir başkasısözü alıyor tam aksini söylüyor.

“Bence ilk turda ortak bir aday muhalefet açısından daha yararlı olacaktır” diyor… Haydaa, Amerika ne işin var ayda? Salondakilerin kafası hem karışıyor, hem de patlayacak hale geliyor.
İkinci konuşmacı “Önemli bir konu daha var” diyor. “Seçimlerin ikinci tura kalması halinde Erdoğan’ın rakibinin kim olacak?” diye soruyor.
Haydii alın size yeni bir beyni dağıtma, un ufak hale getirme fırtınası daha!..

Dinleyiciler “Türkiye’deki muhalefetin işi zor, ne olacak bu dünyanın hali” diyen gözlerle birbirine bakarken, konuşmayı yöneten moderatör “Maalesef seçimi kazanma şansı çook artmış bir Erdoğan var karşımızda beyler” diyerek patlamış kafalara son yumruğu çakıyor. Washington’dan uzaklarda Londra’da basılan The Guardian gazetesi de Meral Akşener ile röportaj yapıp, “Türkiye’nin demir leydisi” diye gazveriyor.

Bir umut olarak pompalayıprahatlıyor. Ancak yazının finalinde “Seçim anketleri Erdoğan’ın ilk turda rahat bir seçim galibiyeti alacağını gösteriyor” diyerek tekrar umutsuzluk çukuruna düşüyor. Sonra “Buldum” diye bağırırcasına “Ama seçim ikinci tura kalırsa kazanma şansı var” diye yazarak İngiliz halkını rahatlatıyor. Eğer seçim ikinci tura kalırsa imiş, karşısında da röportajla gaz verdikleri Meral hanım olursa imiş başa baş bir yarış yakalanabilirmiş imiş! Kafası patlayanlardan The Guardina’ın da öyle diyerek Londra’dayaşanan psikolojik, şizofrenik umutsuzlukrahatsızlığını dışa vuruyor.

Yüce Türk Milleti onlara kafayı yedirdi. Helal olsun…
Durmak yok… Devam! 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Bekir HAZAR