Devlet köpek çobanlığı yapmaz!
Geçtiğimiz aylarda zavallı bir kediciği tekmeleyerek öldüren caninin görüntüleri paylaşıldı medyada. Hakikaten vicdanları sızlattı.
Sayın Adalet Bakanımız Yılmaz Tunç da o vakit duyarlılık göstererek izlenen hukuki süreci anlatmıştı yaptığı açıklamada:
“İstanbul Başakşehir’de bir kedinin acımasızca tekmelenerek öldürülmesine ilişkin sosyal medyada yer alan görüntüler üzerine, şüpheli yakalanarak gözaltına alınmış olup, şiddet olayına ilişkin adli işlemler titizlikle sürdürülmektedir. Bu şiddet görüntüleri ne vicdanen ne de hukuken asla kabul edilemez. Hayvanlara yönelik şiddet asla cezasız kalmayacaktır.”
Hassasiyeti nedeniyle sayın Bakanı takdir etmemek mümkün değildi. Hakikaten canlılara eziyet edenler tavizsiz cezalandırılmalı. Kurbanlık koyunu ya da danayı bile eziyet etmeden kesmek zorundasınız. İnsani ve vicdani olarak da böyle İslami olarak da. Zaten ikisini birbirinden ayıramazsınız.
Bilseydim bizim, çok sevdiğimiz iki kedimizin arka arkaya öldürülmesi, boğulması konusunu da sayın Bakanımıza iletirdim. Özellikle kızımın yaşadığı üzüntüyü anlatamam.
Birinin adı Güneş, diğerinin de Minnoş’tu.
Katilleri sitemizin sokaklarında başıboş dolaşıyor. Zaman zaman insanlara, diğer çocuklara da saldırıyor. Sportif faaliyet olarak kedileri boğarak da alıştırma yapıyorlar.
Tahmin ettiniz; her yıl onlarca çocuğumuzu ve yetişkin insanımızı parçalayarak öldüren, köylünün ağıllarındaki koyunları, kümeslerindeki tavukları itlaf eden, çeteleşip ormanlara dalarak çakal, tilki, tavşan ve sincap gibi yaban hayatının vazgeçilmezi canlılarına, hayvanlarına saldırıp öldüren başıboş sahipsiz köpeklerden söz ediyorum.
Ve onların yüzünden her yıl 400 bine yakın insanımızın kuduz aşısı vurulmak zorunda kalmalarından.
Tuhaftır ki başıboş sahipsiz köpekler tarafından öldürülen çocuklar hükümet yetkililerimizin kör noktasını oluşturuyor. Nedense onlar görünmez oluyor. Misal, İstanbul Fatih’te başıboş köpeklerce parçalanıp yenilen Ayhan Özçelik’ten, 7 ay önce Yüksekova’da parçalanan Eslem’den, 4 ay önce Konya’da parçalanan Rana’nın soruşturma sonuçlarıyla ilgili bir çift laf işitmek isterdik ama yok.
Dün Kütahya’da bir çocuk yine sahipsiz köpekler tarafından parçalandı.
Daha onlarca yetişkin ve çocuk var da ben sadece bu üç çocuğu soruyorum:
Onların katilleri kimlerdi?
İronik değil mi?
Çünkü onların katilleri başıboş ve sahipsiz köpekler.
Belki haklı olarak “Ne yani biz şimdi katil zanlısı olarak köpekleri mi yargılayalım?” denilecektir.
Doğru, köpekler bir hayvan ve cezai ehliyetleri yok, yargılanamazlar ama yeni yasanın gereği olarak o köpeklerin hâlâ sokakta başıboş dolaşmasına izin verenler bu cinayetlere azmettirenler değil mi? Halkımızın yüzlerce yıl öncesinden çok güzel dediği gibi, itleri serbest bırakır taşları bağlarsanız bu cinayetler devam eder.
Yapılacak şey ortada. Barınak kurun evet ama bir ya da iki ay içinde sahiplenilmeyen köpek uyutulmalıdır en şefkatli biçimde. Çünkü bu ülkenin çocuğunun aşından etinden sütünden çalıp veremezsiniz onlara, harcayamazsınız. Başıboş sahipsiz köpekler Türkiye’nin başına gelmiş en büyük felaketlerden biri, bunu onlarca kez anlattık…
Misal, marifetmiş gibi milyarlar harcayarak o köpek barınaklarını kuruyorsunuz Altındağ’da ama barınağın olduğu 350 dönümlük yerde 350 inek besleseniz günde 7 ton süt alırdınız ve Altındağ’ın bütün çocukları her gün minik bir fiyata süt içerdi.
Allahaşkına bu akıl tutulmasının sebebi ne?
Devlet köpek çobanı mı?
Vergilerimizden ödenen paralar ne hakla köpek barınaklarına saçılır?
Dün CNBC-e kanalında Kırmızı Et Üreticileri Derneği Başkanı Bülent Tunç’u dinledim. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın et üreticilerine verdiği desteklerin semeresini bir iki yıl içinde alacağımızı ve bu konuda artık çok umutlu olduğunu söylüyor. İki yıl… Köpek barınaklarına ve köpek yemlerine harcanan paraların yerine hayvan üreticilerine destek ikame edilseydi kırmızı et üretimimiz, küçükbaş ve büyük baş hayvan popülasyonumuz yüzde 20 artardı.
Küçük bir barınak kurun evet yukarıda söylediğim gibi ama bir ay sahiplenilmeyen köpeği uyutun. Bu ülkenin parasını, enerjisini tüketmesi bir yana evlatlarımızı ve insanlarımızı katleden bir vahşeti “Hayvan sevgisi” adı altında bize kimse kabul ettiremez.
Bu bir kamu görevi. Kanun açık. Yapılması gerekenler belli. Hayvanları toplamayan belediyelere uygulanacak yaptırım da.
Ve üstelik bu durum siyasetler üstü bir mesele.
Yeter artık!