Devletin Muhtaç Olduğu Adam;

Okuduğunuz Yazı
Devletin Muhtaç Olduğu Adam;

İçerik

Ahmet Cevdet Paşa.

1823 ile 1895 tarihleri arasında yaşayan Ahmet Cevdet Paşa ile ilgili bir kitap yazsam ismine kesinlikle “Ben Olsam” koyardım.

Zira;

Ahmet Cevdet Paşa, İlmiyeden yetişmekle beraber 19. Yy’ın en üretken Tarihci ve çalışkan devlet adamlarından biri olmuştur. Sürekli hareket halinde olmasına rağmen edebiyat ve hukuk dünyası içerisindeki yazı hayatı oldukça bereketli geçmiştir.

Buna rağmen Cevdet Paşa, ne Sultan Abdulaziz devrinde ne de Sultan Abdulhamid devrinde istekleri karşılanmamış gönlünden geçirdiği göreve bir türlü gelememiştir. Bunun sebebi evvela dönem Paşaları ile olan durumu gösterilse dahi 2. Abdülhamid ile her ne kadar yakın irtibatta olsa da o dahi Cevdet Paşasını arzu ettiği göreve getirmemiş: ama içindeki heyecanı canlı tutacak iltifatlarda bulunmuştur.

Cevdet Paşa devlet kademesinde kendini gösterdiği vakitler ilk evvela gözünü Şeyhülislamlığa dikmiştir. Şeyhülislamlığa ramak kala bulunduğu Kadıaskerlikten dahi ümit ettiği Şeyhülislamlığa tayin edilmemiştir.

Bu göreve gelmek için çok çalışmış, azmetmiş, çağın en modern bültenlerini takip etmiş kendisini bu konuda geliştirmiş ve Avrupalı oryantalistlerin tabiri ile “modernist” olmuş ama yinede kaderin cilvesinden kurtulamamıştır.

Şöyle der Cevdet Paşa;

“Kaç defadır fevkalade memuriyetlerde bulundum. Başımı uğur-ı hümayunda feda ederek nice muhataralar aşırdım. Şimdi bu sarığı mı feda etmem diyebilir miyim?”

Bir süre sonra ilim dünyasında “ekol” olmuş sohbetlerde idol ve otorite olmuş Cevdet Efendi artık “Paşa” olmuş ve sarığı cıkartıp fes giymişti. Malumunuz paşa Osmanlı ilim dünyasının zirve okullarından biri olan Süleymaniye Medreselerinin Hukuk Fakültesi bölümünden mezun olmuş ve hayatının her devrinde sivil olarak kalmış ama buna rağmen, askeri bir makam olan “paşa”lık mevkisine yükselmiş ender şahsiyetlerden biridir.

Cevdet Paşa Kadıaskerlikten Vezirliğe tayin edildi. Böylece Şeyhülislam olma hülyası son buldu. Ama bu sefer de gözünü Sadrazam olmak gibi bir isteği vardı. Bunun için de gerçekten çok çalıştı. Bütünüyle Saraya olan sadakatini gösterdi ama olmadı yine olmadı.

Cevdet Paşa bir türlü sadrazam yapılmadı. O kadar ki;

Cevdet Paşa her sadarete çağrıldığında çantasında sadrazam olduktan sonra giyeceği kiyafeti ile gidermiş. Ama sadaret kıyafeti Cevdet Paşaya hiç nasip olmadı.

Hulasa-i Kelâm;

Son dönem Osmanlı ilim dünyasının parlayan yıldızı Ahmet Cevdet Paşa’nın dönem karakterleri hakkında yazdıklarını onun Şeyhülislam ve Sadrazam olmak isteyen ama bir türlü olamayan buna mani olan bazı şahıslar varmış gibi okunması yerinde olacaktır.

Âli ve Fuad Paşalara Cevdet Pasa’nın çatması da bu yüzdendir. Bu paşalar Cevdet Paşa’nın Efendisi, 3 Kasım 1839’da Gülhane Parkı’nda Gülhane-i Hattı Hümayun’u yani bizim bildiğimiz ismiyle Tanzimat Fermanı’nı sultan Abdülmecid Han adına okuyan Tanzimatçı meşhur Sadrazam Reşid Paşa’nın muhalifleri ve doğal olarak kendisine de mesafelidir. Ayrıca bunlar her şeye rağmen tekrar tekrar sadrazam olmaları, buna rağmen Cevdet Paşanın olamaması da moral bozucu bir durumdur.

Ancak;

SADRAZAMLIK MAKAMINI İSTEYEN AHMET CEVDET PAŞA, HAYATI BOYUNCA BELKİ DE SARAY KADROSU İÇİNDE BU MAKAMA EN ÇOK KENDİSİNİN LAYIK OLMASINA RAĞMEN OLAMADI İSTEDİĞİ VE HATTA HAK ETTĞİ MAKAMA HİÇ GELEMEDİ. FAKAT, BUNA RAĞMEN KENDİSİNE VERİLEN HER GÖREVİ LAYIKIYLA YAPTI, DEVLETİNE ASLA KÜSMEDİ VE DÜRÜST BİR DEVLET ADAMI OLARAK HAYATININ SONUNA KADAR DEVLETİ VE MİLLETİ İÇİN ÇALIŞTI.

İŞTE BUGÜN BİZİM MUHTAÇ OLDUĞUMUZ DEVLET ADAMI MİSALİ… 

Yazı Hakkında ki Düşünceniz?
Çok Beğendim
0%
Beğendim
0%
Orta Karar
0%
Sevmedim
0%
Hiç İyi Değil
0%
Yazar Hakkında
Ahmet ANAPALI