Dış siyasetimizde eksen kayması mı yaşanıyor?
Son günlerde uluslararası ilişkiler hiç olmadığı kadar heyecanlı ve şaşırtıcı bir tempoda ilerliyor. Dünyada üst üste o kadar önemli hadise meydana geldi ki, insan “bunların arasında bir bağlantı var mı?” diye düşünmüyor değil. Önce Rusya’da cereyan eden Wagner isyanı, sonra Fransa’daki isyan olayları ve son olarak da ülkemizin NATO ve AB’ye attığı adımlar…
Peki neler oldu? Afrika’da iki sıkı rakip olan Rusya ve Fransa’da art arda isyan olayları yaşandı. İlk görüşte, bu iki ülke hesaplaşıyor gibi gözükse de aslında bu iki ülkeden de rahatsızlık duyan ABD’nin de bu olaylarda ne derece etkin olup olmadığı sorgulanabilir. Malumunuz Ukrayna savaşı iyice çıkmaza girdi ve ABD cephesi, Rusya’ya karşı beklediği başarıyı elde edemedi. Fransa’ya bakınca da geçtiğimiz aylarda Macron, Çin’e bir ziyarette bulunarak ABD karşıtı sözler sarf etmişti. Her ne kadar ABD, AB’nin müttefiki gibi gözükse de arka planda, AB’nin çok da gelişmesini istemiyor. İşte bu yüzden Macron, yıllardır AB için “stratejik özerklik” talebinde bulunuyor.
Rusya ve Fransa’daki olaylara dış müdahale konusundaki muamma devam ederken, Türkiye ile ilgili de çok önemli gelişmeler yaşandı. Tahıl Anlaşması’nın uzatılması konusunu görüşmek üzere ülkemize ziyarette bulunan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, beş Azov Taburu komutanı ile ülkesine döndü. Bu sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna’nın NATO üyeliğini de hak ettiği açıklamasında bulundu. Bunlar da hâliyle, Rusya cephesinde tepkiyle karşılandı. Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, Türkiye’nin bu anlaşmayı ihlal ettiğini dile getirerek, “bize kimse bu konuda haber vermedi” dedi ve anlaşmaya göre, bu kişilerin Türkiye’de kalması gerektiğini dile getirdi.
Türkiye ve Rusya arasındaki görünürdeki gerginlik bununla da sınırlı kalmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yaktı. Ancak bunu yaparken, “Önce Avrupa Birliği’nde Türkiye’nin önünü açın, biz de İsveç’in önünü açalım.” ifadelerini kullanarak bir koşul öne sürdü. Rusya’nın bu konudaki tepkisi ise şaşırtıcıydı. Kremlin’den, “Türkiye’nin NATO’ya karşı yükümlülükleri var.” yorumu geldi ve Türkiye ile stratejik ilişkilerin sürdürüleceğinin sinyali verildi. Bu durum da Erdoğan ve Putin’in, İsveç’in NATO’ya üyelik meselesini önceden istişare etmiş olabileceklerini düşündürüyor.
Peki bütün bu gelişmeler, Türkiye’nin AB/ABD/NATO’ya doğru evrildiğini mi gösteriyor? Bir başka deyişle, dış siyasetimizde bir eksen kayması mı yaşanıyor?
Bu, ilk görüşte bir eksen kaymasına benzese de aslında Türkiye’nin uzun süredir Doğu ve Batı arasında yürüttüğü denge politikasının bir devamı gibi gözüküyor. CNN International durum hakkında çıkardığı haberinde şu başlığı kullanmış: “Türkiye, Rusya’nın tecridi arttıkça Batı ile yeniden denge sağlamayı gözlüyor”. Gerçekten de Batı’ya atılan adımın, tam da Putin iktidarının zayıfladığı bir döneme denk gelmesi düşündürücü. Türkiye’nin Batı tarafından, sürekli Rusya’nın tarafında olmakla suçlandığı bir dönemde Türkiye, Batı ülkelerini ters köşe etti.
Bir başka şaşkınlık yaratan mesele de Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık yakmış olması. Bu konuda da Amerikan New York Times gazetesi, “Erdoğan, İsveç’in NATO girişimine evet diyor ama o kadar hızlı değil” başlığıyla sunduğu haberde, Erdoğan’ın, İsveç’in Türk parlamentosunun desteğini elde etmek için daha fazla adım atması gerektiği yönündeki ifadelerine de yer verdi.
Ekim ayına kadar geçecek süreçte, Türkiye hem terörle mücadelesi konusunda hem de AB ile olan ilişkilerinde birçok taviz elde edebilir. Hatta bu sırada, ABD Başkanı Joe Biden da “Türkiye’ye F-16’ları satabileceğimizden eminim” ifadelerini kullandı. Ayrıca Türkiye’nin çabalarıyla, NATO tarihinde bir ilk yaşandı ve ittifak bünyesinde Terörle Mücadele Özel Koordinatörü atanmasına karar verildi.
AB konusunda ise aslında birçok uzmana göre, Türkiye, 64 yıllık macerasından sonra AB’ye kabul edilmeyeceğini biliyor. Ama buna rağmen, vize serbestisi ve bundan da muhtemel, Gümrük Birliği Anlaşması’nın revize edilmesi gibi avantajlar elde edebilir.
Sonuç olarak son gelişmeleri bir eksen kayması olarak değil de son zamanlarda Doğu bloğuna doğru evrilen dış siyasetimizi, Doğu ve Batı arasında tekrar dengeleme hamlesi olarak yorumlamak daha doğru olacaktır.
Bu sırada ilişkilerimizin de düzelmeye başladığı Yunanistan basınına göre, “NATO Zirvesi’nin kahramanı ve en çok konuşulan adamı Türk Cumhurbaşkanı”. Hakikaten de Cumhurbaşkanı Erdoğan; NATO Zirvesi’nin kendisinden daha çok konuşulan, hem zirveye hem de dünya siyasetine damga vuran usta bir lider.