Doğrucu Faruk oldu mu bu şimdi?
Yıllarca Hürriyet gazetesinde ‘medya ombudsmanlığı’ yaptı. Köşesinde etik dersleri verdi, esip gürledi. Geçtiğimiz Temmuz ayında da CHP kontenjanından RTÜK üyeliğine seçildi. Buraya kadar her şey normal.
Ancak, Bildirici geçtiğimiz günlerde başka bir konuyla gündeme düştü. Sevgilisi ve köpeğini devletin kendisine tahsis ettiği arabayla gezdirirken yakalanan Bildirici, kendisini “Bunun neresi etik dışı” diyerek savunarak ‘pes’ dedirtti.
‘Etik’ kavramı konusunda çok farklı düşündüğüm Bildirici’nin, işine geldiğinde ‘etik’, işine gelmediğinde ‘etik dışı’ hareketlerine daha önce de çoğu kez şahit olduk. RTÜK üyeliği sırasında alınan kararlara koyduğu şerhler bunun en önemli kanıtı.
Şimdi, devletin aracıyla sevgilisini ve köpeğini gezdirmeyi ‘etik dışı’ görmeyen ‘Doğrucu Faruk’a şunu sormak istiyorum!
Geçtiğimiz günlerde CHP parti meclisi üyesi, Kahramanmaraş milletvekili ve eski RTÜK üyesi Ali Öztunç, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’le ilgili bir iddia ortaya attı. Şahin’in yasadışı yollarla 60 bin lira maaş aldığını söyledi.
İşte etikle yatıp etikle kalkan Faruk Bildirici’ye sorularım;
*En yakın çalışma arkadaşlarından biri olan RTÜK Başkanı Şahin’in 60 bin lira maaş almadığını bildiğin halde bu iddiaya neden itiraz etmedin?
*İtiraz etmemenin nedeni, iddiayı ortaya atan Ali Öztunç’un, senin de kontenjanından RTÜK üyeliğine seçildiğin, CHP’li olmasında etkisi var mı?
*’Etik’ kavramının partiye göre kılık değiştirmesi sizi rahatsız etmiyor mu?
*Sevgilini ve köpeğini devletin aracıyla gezdirmek etik dışı değilse, çalışma arkadaşına atılan itiraf karşısında sus pus olmak ne kadar etik?
Bütün bunların ışığında doğal olarak Bildirici’nin RTÜK üyeliği düşürüldü.
*************************************
Defalarca tek kişilik hücrede kaldım
28 ay ABD’de tutuklu kaldı. Deyim yerindeyse tek başına mücadele etti. Ve sonunda 23 Temmuz’da Türkiye’ye döndü. Halkbank eski genel müdür yardımcısı Hakan Atilla’dan bahsediyorum. Hatırlarsınız, Atilla kısa süre önce Borsa İstanbul’un Genel Müdürü oldu.
Beştepe’de gerçekleştirilen 29 Ekim resepsiyonu için gittiğim Ankara’da, Esenboğa Havalimanı’nda karşılaştığım Hakan Atilla ile bir süre sohbet etme fırsatı buldum. Kafamda sormak istediğim birçok soru vardı. Rahatsız olmasından da çekinerek tek tek sorularımı sormaya başladım. Sohbet sırasında Atilla’nın güler yüzü de oldukça cesaret vericiydi.
Ülkesinin suyunu, havasını, yemeklerini çok özlediğiyle konuşmaya başladı Atilla. Kısa süre içinde adapte olduğunu, yeterince dinlendiğini, sevdikleri ile hasret giderdiğini ve artık çalışma zamanı olduğunu söyledi.
Tabi ki benim en çok merak ettiğim ABD’de yaşadıklarıydı. Baskı görmüş müydü, hapishanedeki hayatı nasıldı? Bunları tek tek sordum…
Atilla’nın özellikle vurguladığı konu ‘psikolojik baskı’ idi.
Tutuklu kaldığı sürede, defalarca tek kişilik hücrede tutulduğunu belirten Atilla, birçok kez de hapishanesinin değiştirildiğini ifade etti. Atilla bu durumu, “Belki göğüs göğüse değil ama tam bir psikolojik harp yaşadık diyebilirim. Çok defa tek kişilik hücrelerde kaldım. Daha sonra da iki kişilik hücrelere aldılar. Zaten Türkiye’deki gibi koğuş sistemi yok ABD’de. İki kişilik hücrelere aldıklarında da buralarda çok fazla tutmadılar beni. Sık sık hapishane değiştirdim. Birileriyle dostluk kurmamı engellemeye çalıştılar. Bu nedenle hapishane hapishane dolaştım. Avukatlarımla görüşmek bile çok zordu. Kısacası anlayacağınız psikolojik baskıya maruz kaldım” şeklinde anlattı.